Sitemizde Ara

"Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun. Diken düşünür dikenlik olursun" demiş Mevlana…

Foto muhabirliği ile başladığı ve "gazeteci patron" olarak tamamladığı yaşamı boyunca,Ufuk Güldemir'in de derdi gücü, bütün düşüncesi gazetecilik oldu…

Gazetecilik şovenistliği yaptığını her fırsatta dile getirdi… Haberciliğinin yanı sıra "Beyaz Türkler""Büfeci İslamı" gibi kavramların altına imzasını attı…

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı

* * *

"Gazeteci patron" geleneğinin tam da "bitti" denildiği günlerde kurdu Habertürk'ü… 

Son patronu Dinç Bilgin'in, "Bugün çok iyi gazete yapmışsın Komutan" dediği gün, gazetenin manşeti "hükümetin canını sıktığı için" işten çıkarılmıştı…
"Ben artık başarılı olduğumda işten atılmak istemiyorum!" diyerek, Habertürk'ü kurmuştu…

Haberi yeniden tanımladı, gazetecilikte yeni bir yol açtı… 
Haber önemlidir, bunu herkes bilir… 
Ama o, "gazeteci önemlidir" diyen bir "Gazeteci patron" oldu…
Ona göre, gazeteciler güçlü olmalıydı, iyi yaşamalıydı, başı dik olmalıydı… 

Bu haftaki yazımızı, onun kanserle mücadele ettiği günlerde Habertürk Basın KulübüProgramı'nda gazeteci meslektaşlarının sorularına verdiği yanıtlara ayırıyoruz.

* * *

"Ben bu ülkede 10 sene 4 büyük kurumda genel yayın müdürlüğü yaptım. Bu kolay bir pozisyon değil. Birçok kişinin ayağına basıyorsunuz, bir çok insanın önünü açıyorsunuz. Bu pozisyondaki kimse rahat değildir."

"Zengin gazeteci olmayacağını biliyorum. Zaten zengin olmak isteyen adam yola gazeteci olarak çıkmaz. Ben zengin olmak için gazeteci olmadım ki, iyi gazeteci olmak için zengin olmak zorunda kaldım."

"Önce ben foto muhabiriydim, çünkü fotoğraf çekmeyi çok seviyordum. Fotoğraf çekmek için gazetelerde çalışmaya başladım. Daha sonra dedim ki'Ben bu mesleği çok sevdim, gazeteci olmaya karar verdim' dedim. Ondan sonra gazeteci olmaya karar verdim. Yani, gazeteci olmaya karar verdiğimde zaten gazeteciydim."


BİZ GAZETECİLER ÖYLE 
İTTİRİLECEK ADAMLAR DEĞİLİZ


"28 Şubat'ta andıçları ben yayınlamadım. Yayınlamayınca Özkasnak Paşa üstüme geldi ve attırmaya çalıştı. 

Tabii birde orda hatırladığım bir şeyi anlatmak isterim.
Paşalar bunu yapabilir. Bu dönemlerde elleri çok güçlüydü. Ama biz gazetecilerin de ellerinde gizli silahları vardı. Ben ne yaptım onu anlatayım. Bunları kamuoyunun bilmesi gerekir.

O gün bir karar alıp ondan sonra Özkasnak'la ilgili her haberde, ondan abartılıbahsetmeyi başlattım. Talimat verdim. Ne zaman Özkasnak'la ilgili bir haber gelseÖzkasnak'tan şu cümlelerle bahsetmeye başladık. İlerde Genelkurmay Başkanı olacağına kesin gözüyle bakılan paşailerde Kara Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılan paşa.

Neden yaptım bunu? Çünkü silahlı kuvvetlerin bu tür terimlere büyük tepki duyacağını biliyordum.

Evet, Özkasnak'ı kendi kurumuna şikâyet ettik. O prensipleri bozdu, ben de bozdum ve kendi kurumuna şikayet ettik. Sürekli gazetelerde televizyonlarda Özkasnak'la ilgili haberlerde, biz 'ilerde genelkurmay başkanı olacağına kesin gözüyle bakılan paşa' olarak bahsettik ve Genelkurmay'da büyük bir rahatsızlık olmasını sağladık.

Bana Genel Yayın Müdürlüğüm döneminde bu patronum tarafından soruldu. 'Yahu, ilerde Genelkurmay Başkanı olacağına kesin gözüyle bakılan paşa lafı nasıl, nerden geldi? Bu Genelkurmay'da rahatsızlık yaratıyor' dendiğinde, talimat verdiğim arkadaşlarım, bunun Özkasnak'ın iması ve arzusu olduğunu ilettiler. 

Genelkurmay, överek bir paşayla mücadelemizi bugün öğrendi. 

Biz gazeteciler öyle ittirilecek adamlar değiliz. Ben tutacağım uyduruk bir Andıç'ı yayınlamayacağım, sen benim canıma kastedeceksin ondan sonra tutup beni işten attırmaya çalışacaksın, bende ona müsaade edeceğim. Böyle bir şey yok. Ben de bunu yaptım. 

Bunu kamuoyunun bilmesini istiyorum. Bunu kendisinin de bilmesini istiyorum. Bunu hepimizin sağlığında bilmesini istiyorum. Herkes haddini bilmeli. Herkes mesleğinin gereğini yapmalı.

İşine sahip insanlara, yalan söylememeye kararlı insanlara Andıç'ı yayınlamıyor diye böyle şeyler yapmamak lazım. Yapılırsa böyle sonuçlar çıkar ortaya."


NOT: Kara Kuvvetleri Komutanları genellikle Genelkurmay Genel Sekreterleri olur ama ilk kez Özkasnak Paşa Korgeneral olamadı.


MECLİS'İ SEVEN 
GAZETECİ


"Ben hep siyasetten yana bir gazeteci oldum. Mesela Meclis'i hep sevdim

Milletvekillerinin orada neler yaşadığını bilirim çünkü ben parlamento muhabirliğinden geliyorum. Milletvekillerinin aldığı maaşla, kaç hastayla nasıl uğraştığını bilirim, milletvekillerinin önemli bir kısmının Ankara'ya borçsuz gelip borçlu döndüğünübilirim. Bu nedenle hiçbir zaman yönettiğim gazetelerde 'Yine milletvekillerine zam geldi' retoriği yaptırmadım, bundan daima uzak durdum ve siyasette iyi meslektaşlarımızın olmasını arzuladım."

"Çok genç yaşta iyi görevlere geldim ve genç yaşta çok para kazandım. Genç yaşta patron oldum ve genç yaşta kanser oldum. Her şeyi hızlı yaptım bu hız içinde bu kadar rüzgar, bu kadar polemik olacaktır. Olmaması mümkün değil."

Saygıyla,