Sitemizde Ara




Ha gayret insan türü… Yok olmaya az kaldı…
Artık geri dönüşü neredeyse imkansız bir iklim krizinin içindeyiz.

Sadece Ağustos ayı hasar raporuna bir göz atmak bile yeterli.
Amazon yağmur ormanları, Afrika ve dahi Kuzey Kutbu yanıyor… Yanıyoruz…

Grönland
’da sadece bir ayda eriyen buz miktarı 179 milyar ton.
Kasırgaları, sel felaketlerini, öldürücü sıcak hava dalgalarını da eklemek gerek.

Görünen o ki, iyi ihtimalle 2 derecelik ısınmayı göreceğiz, binlerce bitki ve böcek türü yok olacak. Süreç daha da hızlanacak.


Azime ACAR




Ağacın, çiçeğin, börtü böceğin yok oluşu ilginizi çekmedi mi?
Öyleyse, “insan türü” için iklim kaynaklı açlığın 155 ülkeye yayılacağı öngörüsüne ne dersiniz?
Kuraklık ve sıcaklık nedeniyle başlayan kitlesel göçlere? Ve hayatta kalmanın yollarını ararken yaşanacak sosyal çöküşe?

Belki de aklınızdan “Öyle çok sorun var ki hangisine koşacağımızı şaşırdık” diye geçiriyorsunuz. Öyleyse, psikolog-yazar Gündüz Vassaf’ın yazıda paylaştığımız önerilerine göz atmanızda yarar var.




“KOLAY VİCDAN TEMİZLİYORUZ”

İnsan türü olarak riskleri yönetemedik, krizi yönetebildiğimiz ya da yönetmeye istekli olduğumuz da şüpheli.

Çok geç kalsak da imza kampanyaları, yürüyüşler, konserlerle bir farkındalık yaratma çabası var elbette ama... Ama sonra orada kalıyor, sonrası yok.
 
Peki ama neden bitiyor?

Habertürk’te yayınlanan “Büyük Sorular” programına konuk olan psikolog-yazar Gündüz Vassaf’a göre, asıl “Şikayet sonrası ne yaparım?” sorusuna odaklanmak gerek;

“Çok kolay vicdan temizliyoruz. Dünyanın haline acıyoruz, türün haline üzülüyoruz, öfkeliyiz.
Bir şeyler yapmak istiyoruz, bazen de yapıyoruz. Bir dilekçe dolaşıyor, imza atıyorsun, bir yürüyüşe katılıyorsun, bitiyor. Vicdanın temiz.
 
Ben yürüyüşe katıldım, kaç yere imza verdim, bir şey değişmedi. O zaman bırakıyorsun, keyfime bakayım bari diyorsun. Şu kitabı okuyayım bari diyorsun.

Eh bu tam bir maymun iştahı. Kendini aldatmak, vicdan temizlemek. Dişlerini fırçalamak gibi.
Bir şey yapacaksan hakikaten yap. ‘Bundan sonra ne yapacağım’ diye sor. O imzayı attın peki ondan sonra ne yapacaksın?

Eğer uzun vadeli bir şey yapamazsan hiç yapma daha iyi. Çünkü, o zaman yenilme durumunu kuvvetlendirmiş oluyorsun.”

Gündüz Vassaf’ın dikkat çekici bir önerisi de, “Önce ben, benim sorunum daha önemli” diyerek birbiriyle yarışmak, rekabet etmek yerine “tek ve en acil” hedefte buluşmak;

“…Arkamıza dönüp bakıyoruz unutmuşuz gitmişiz, geçen hafta nerede neyi protesto ettiğimiz, neye imza verdiğimizi…
 
Her yere koşamayız, her yangını söndüremeyiz ama ilk önce orada -iklimi kastediyor- birleşebilirsek aramızdaki öbür taraflaşmalar kendiliğinden hallolacak.

Çünkü birbirimizi tanıyacağız, birlikte bir şey yapmış, paylaşmış olacağız, emeğimizi, heyecanımızı, belki özverimizi…”




VAAZ VERİP, TERSİNİ YAPANLAR

“Bir şeyi yapacaksan hakikaten yap” cümlesine en iyi örnek, Ağustos başında Sicilya’da düzenlenen ve iklim kriziyle mücadelenin tartışıldığı, 20 milyon dolara mal olduğu tahmin edilen “ultra gizli” üç günlük Google Kampı’ydı.

The Financial Times’ın tanımıyla, “Yüzde 0.001”i oluşturan iş insanları ve ünlülerden oluşan davetliler, iklim krizini tartışmaya 114 özel jet, helikopterler ve yatlarıyla geldiler.

Bu kış Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda Hollandalı tarihçi Rutger Bregman, kendisini dinleyen milyarderleri azarlamış, özel uçaklarla gelip, iklim değişikliğini tartışmalarını eleştirmişti ama anlaşılan azar pek işe yaramamıştı.

İklim hovardalığı ve iki yüzlü çözüm arayışına dair medya ne yaptı derseniz…

Misal, iklim değişikliği konusunda kendi vakıfları olan Barack Obama ve Hollywood yıldızı DiCaprio’nun Los Angeles’tan Sicilya’ya yaptıkları özel uçuşların saldığı karbon gazı miktarını veya adada yüksek hızlı Maserati SUV, Ferrari, Porche otomobilleriyle tur atan ünlülerin iklime katkısını hesapladı.

Bir hesap da İngiltere prensi Harry’nin özel jetiyle gelişinin yarattığı hasarı gidermek için en az 195 ağaç dikmesi gerektiğiydi.

BBC sunucusu Andrew Neil alaycı bir dille, “İtalya’da tarifeli uçuşlar ve feribot seferleri olduğuna eminim.” derken, The Times yazarı Stuart Heritage şu yorumu paylaştı:
 
“Google’ın dünyayı kurtarmak için aklına gelebilecek en iyi isim Harry Stlyes ise hepimiz mahvolduk!”
 
Oysa, tüm dünyayı etkileme potansiyeline sahip bu isimler, ortak bir hedef için birlikte güzel bir çalışma fırsatı yaratabilirlerdi. Eğer vaaz verip, tersini yapmasalardı.




NİYE ANNEMDEN BAŞLAMIYORUM?

Psikolog-yazar Gündüz Vassaf, herkesin küçük de olsa bir şeyleri değiştirebileceği inancında.
Önce Vassaf’ın bu inancına iyi bir örneği aktaralım.

İngiliz The Guardian gazetesi, “Ne yapmalı?” sorusuna yanıt ararken önce haber dilini değiştirmeye karar verdi.
 
“İklim değişikliği”, “küresel ısınma” gibi nazik ve sanki insan türünün yaptıklarından bağımsızmış gibi algılanan tanımlar yerine “İklim Krizi”, “Küresel Isıtma” gibi yeni ve daha güçlü bir dil kullanmayı seçti.

Guardian, bir şey daha yaptı, günlük hava durumu köşesine geçen yılın aynı gününe kıyasla atmosferde ne kadar karbondioksit bulunduğuna dair rakamları ekledi.



Gündüz Vassaf, değiştirebildiğimize dair çok örnek olduğunu hatırlattı ama belki de değiştirmeye yanlış yerden başladığımız konusunda uyardı.

“Yandaş arıyoruz, birbirimize gözlerimizin içine bakıyoruz, çok iyi anlaşıyoruz, hadi yapalım diyoruz. Ama bize daha yakın kişiler var, anne babamız var, komşumuz var, işyerindeki patronumuz var, öğretmenimiz var. Onlara bunu söylemeye cesaret edemiyoruz.
 
Yakın bildiğimize söylüyoruz, onunla belki bir örgüt de kuruyoruz ama doğal ortamımızdan uzaklaşmış kopmuş oluyoruz, kopunca onlar da bize öteki diye bakıyor. Halbuki ben neden küresel ısınmayı önce anneme anlatmıyorum?”


AZALT, YENİDEN KULLAN VE DÖNÜŞTÜR

İklim Krizi, insan türünün önündeki en büyük kriz yönetimi sınavı.

23 Eylül’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve görüşmeler öncesi dünya liderlerinin katılacağı bir İklim Zirvesi var.
 
Politik aktörler çözüm için ellerini ne kadar taşın altına koyacak, pek umutlu olacak bir tablo yok ortada.

Gündüz Vassaf’ın, “herkesin küçük de olsa yapacağı bir şeyler olduğu” gerçeği insan türünün önünde.
İnsan türü, ya feryat edip, “Azalt-Yeniden Kullan-Geri Dönüştür” üçlemesi ile tüketimi ve israfı azaltacak ya da yok oluşunu seyredecek.