Sitemizde Ara


  • Azime ACAR


"13 yıl sustuktan sonra söyleyeceklerimi 600 sayfaya sığdırmışım çok mu?" diye soran Hasan Cemal'in yazdıkları bir anı kitabı mıydı?

Medya-siyaset-ticaret üçgenindeki anılar, Hasan Cemal'in İlhan Selçuk ve ekibiyle hesaplaşması mıydı?
Son 25 yılın siyasetine ayna tutmak mıydı?
Yoksa, İlhan Selçuk'un yaklaşımıyla "birileri" Cumhuriyet'i yok etmek için düğmeye mi basmışlardı?...

Doğan Kitap, kitabın tanıtımı için elindeki fırsatları değerlendiriyordu elbette... Röportajlarla, haberlerle, reklamlarla...
Kitap piyasaya verilmeden, Doğan Grubu gazetelerinin Pazar ekleri Hasan Cemal röportajlarıyla donanıyor, köşe yazarları, Hasan Cemal'in Cumhuriyet anılarından alıntılar yapıyorlardı... 

Son yıllarda kitap tanıtımlarının en gözde yoluydu bu... Ahmet Altan, Orhan Pamuk kitaplarında olduğu gibi...

Ancak, Hasan Cemal'in "Ben Cumhuriyet'i çok sevmiştim" kitabı, Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz'ün tanımıyla "yüksek fırın sıcaklığında" bir tartışmayı da başlatıyordu...

Yakın geçmişte, Engin Ardıç'ın Nokta Dergisi'nden ayrılmasının hemen ardından yazdığı "Doğru Söyleyeni Dokuz Köyden" adlı anı kitabı günlerce, haftalarda tartışılmış, yankı bulmuştu... 
Şimdi sıra Hasan Cemal'in Cumhuriyet anılarındaydı...

* * *
Önce, kitabın tanıtım çalışmalarına yönelik eleştirilerle başlayalım.
Ki, bu eleştiri kervanında Doğan Grubu'ndan bazı yazarlar da katılıyordu.

OSMAN ULAGAY (Milliyet)

Örneğin, Cumhuriyet'te "vazoyu kıran" ve "suları taşıran" kişi olarak anılan Milliyet yazarı Osman Ulugay.

"... Yakın çevremdeki birçok kişi gibi beni de rahatsız eden diğer nokta ise kitabın lanse ediliş biçimi oldu.

Geçen pazar, Doğan grubunun hemen bütün gazetelerin de Hasan Cemal'le yapılan tam sayfa röportajların yayımlanması ve bu yayınlarda özellikle İlhan Selçuk'un hedef alınması, tartışmayı bir anda başka bir platforma taşıdı, İlhan Selçuk da bu fırsatı kaçırmayarak, Hasan'ın kitabının, kendisine ve Cumhuriyet gazetesine karşı düzenlenen planlı bir saldırının parçası olduğunu iddia etmeye başladı.

Bütün bunlar kitabın ve belki de Cumhuriyet'in satışını olumlu etkilemiş olabilir ama Hasan Cemal'in bu kitabı yazarken başlıca amacı bu muydu acaba?..."


Kitap ölçüsüz biçimde mi pompalanmıştı?....

AHMET HAKAN (Hürriyet)
"Hariçten gazel" başlıklı yazısında, bu tartışmalardan kendini alamayan Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, bu soruya "evet" diyenlerdendi;

"BİR: Hasan Cemal'in kitabı, 'mütevazı bir anı kitabı' olarak vitrinlerde yerini almaya aday bir kitap olacakken, galiba biraz fazla pompalanmanın sıkıntısını yaşıyor.

İKİ: Hasan Cemal'in alaturka bir tavır içine girmeyip, olup bitenleri olanca açıklığıyla anlatması takdire şayandır. Ancak keşke kişiler hakkında olumsuz tanımlamalarda bulunma yolunu seçmeseydi.

ÜÇ: Olumsuz tanımlamalar ve kitabın ölçüsüz propagandası... İkisi bir araya gelince mesela 'İlhan Abi' biraz 'mağdur' konuma mı düştü acaba? Ne dersiniz?"


EMRE KONGAR (NTV)
Emre Kongar ise Mehmet Barlas ile birlikte yaptıkları NTV'deki "Yorum Farkı" programında, Doğan Grubu'nun kitap tanıtım çalışmalarını "haçlı seferi"ne benzetiyordu.

"Kitapla ilgili haberlere yer veren Doğan grubu gazetelerinde çok ciddi bir saldırı görünüyor. Çıkan haberler ve bu durum çok düşündürücü. Doğan grubunun gazeteleri çok büyük. Cumhuriyet ise zavallı, küçük tirajlı bir gazete."

Emre Kongar'ın "haçlı seferi" yorumuna katılmayan Mehmet Yılmaz ise Hürriyet'teki köşesinde, "Bazen gerçekler, düşündüğümüz karmaşık ilişkiler ağından çok daha basit olabilir!" diyordu.

MEHMET YILMAZ (Hürriyet)
Mehmet Yılmaz, toplam on yıl Doğan Grubu'nda genel yayın yönetmenliği yapmış bir gazeteciydi... Ve, tecrübesine dayanarak, "haçlı seferi" yorumuna neden katılmadığını açıklıyordu;

"Türkiye'de çok konuşulacağı önceden tahmin edilen kitaplara ilişkin olarak gazetelerin nasıl bir yarış içinde olduklarını biliyorum.

Orhan Pamuk ve Ahmet Altan gibi önemli yazarların kitapları piyasaya verilirken de böyle tablolar ortaya çıkardı.

Her gazete ilk röportajı yayınlamak ister. Ancak yayıncıların tuzağına düşmek de kaçınılmazdır, bir bakarsınız bütün gazeteler aynı yazarın röportajına sayfalar ayırmışlar. Bu olayda da durumun farklı olmadığını düşünüyorum."



FİTİLİ ATEŞLEYEN SÖYLEŞİ BAŞLIKLARI

Gelelim, tanıtım için yapılan söyleşilerin gazetelere hangi başlıklarla yansıdığına... Ki, o başlıklar, günler sürecek bir tartışmanın da fitilini ateşliyordu...

Yıllardır yaklaşık 50 bin civarında sadık bir okur kitlesine sahip Cumhuriyet'in, bugün pek çok gazeteye dağılmış eski ve yeni çalışanlarını bir iç hesaplaşmaya götürüyordu.
İşte başlıklar;

Milliyet Gazetesi:
"İlhan Selçuk bir takiyye ustasıdır"
Hürriyet Gazetesi:
"Hasan Cemal'in Cumhuriyet'i"
Radikal Gazetesi:
"Ben Gorbaçov değilim"

Doğan Grubu'na yakınlığıyla bilinen Vatan Gazetesi:
"Öfke patlamalarım normal, çünkü 13 yıl sustum"

Ve, tartışmalarda Doğan Grubu'yla birlikte düğmeye bastığı ileri sürülen Fettullah Gülen'in Zaman Gazetesi:
"İlhan Selçuk ilerici subay darbelerine bel bağlıyordu"

* * *
"13 yıl sustuktan sonra söyleyeceklerimi 600 sayfaya sığdırmışım çok mu" diye soran Hasan Cemal'in yazdıkları bir anı kitabı mıydı?
Medya-siyaset-ticaret üçgenindeki anılar, Hasan Cemal'in İlhan Selçuk ve ekibiyle hesaplaşması mıydı?
Son 25 yılın siyasetine ayna tutmak mıydı?
Yoksa, İlhan Selçuk'un yaklaşımıyla "birileri" Cumhuriyet'i yok etmek için düğmeye mi basmışlardı?...

Bakalım, yolu Cumhuriyet'ten geçmiş gazeteciler, neler diyorlardı?

GAZETECİLERİ PATRONA ŞİKAYET Mİ?

İlhan Selçuk'un Aydın Doğan'a yazdığı ve "haberi olup olmadığını" sorduğu mektupla Aydın Doğan-İlhan Selçuk polemiği başlıyordu. 

Kimileri bunu, "patrona şikayet" olarak değerlendiriyordu. 
Kimileri ise İlhan Selçuk'un, gazetenin imtiyaz sahibi olması sıfatıyla patrondan patrona ilişki kurmasının en doğru yol olduğunu savunuyordu.

İşte her iki cepheye birer örnek.

ALİ BAYRAMOĞLU (Yeni Şafak)
"Bu kitap ve ardından gelen tartışmalar İlhan Selçuk ve tayfasının ipliğini iyice pazara çıkarmıştır.

Bu tayfanın Hasan Cemal'i patronu Aydın Doğan'a şikayet etmeye kalkmaları bile tek başına siyasi karakterlerini göstermiştir.

Hasan Cemal noktayı koydu...
Fikirlerine katılın ya da katılmayın, ama hakkını teslim edin...
Türkiye onun gibi gazeteciye sahip olduğu için iftihar etmelidir ve edecektir... "

(
HINCAL ULUÇ (Sabah)
Ancak, buna yanıt bir başka eski Cumhuriyetçi'den, Hıncal Uluç'dan geliyordu.

"Bütün hayatını adamıştı Cumhuriyet Genel Yayın Müdürlüğü'ne... Oynarken bozduğu oyuncağı elinden alınınca öfkelendi, öfke giderek nefrete dönüştü."

Hıncal Uluç, Doğan Grubu'nun bu kitabı bahane ederek Cumhuriyet'e ve İlhan Selçuk'a savaş açtığı görüşünü destekliyordu;

"Bir yerden emir almış gibi.
Kitaba asla yanıt vermeyeceğini daha ilk gün açıklayan ilhan Ağabey, bu 'Bir yerden emir almış gibi' saldırının üzerine gitti.

Kendi sıfatı Cumhuriyet'in imtiyaz sahipliği idi. Doğan gurubundaki muhatabı da doğal olarak, gurubun patronu Aydın Doğan olacaktı. Ona hitaben bir açık mektup yazdı... Bir yerden emir almış gibi hareket eden gurup gazete ve yazarları hemen ağlamaya başladılar.. 'Bizi patronumuza şikâyet ediyor' diye.

Oysa hem usul (Patrondan patrona) hem de esas olarak doğruydu, İlhan Ağabey'in Aydın Doğan'ı muhatap seçmesi� Nitekim ikisi aralarında tartıştılar birazcık da anlaştılar. Ama Cumhuriyet ve İlhan Ağabey'in üzerine tüm gurup ve destekçilerinin aynı günde saldırıya geçmesindeki esrar çözülemedi."


YALÇIN DOĞAN (Hürriyet)
Hasan Cemal'in Cumhuriyet'i değil, genel yayın yönetmenliğini sevdiğini düşünen bir başka gazeteci ise anılardan nasibini alan eski Cumhuriyetçi, şimdiki Hürriyet yazarı Yalçın Doğan'dı.

"Kitabın adı, Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim. Okuyunca, Hasan'ın Cumhuriyet'i değil, genel yayın yönetmenliğini çok sevdiği ortada.

Birlikte çalıştığı herkese öyle kindar ki, şimdi düşünüyorum, acaba Cumhuriyet Hasan'ı sevdi mi, diye sormak geliyor içimden. Yine de, insani ve mesleki açıdan, birlikte paylaştığımız değerler, arkadaşlık ve dayanışma olduğuna hâlâ inanıyorum.

Nadir Nadi'ye günün birinde Türk basını ile ilgili kitap yazacağını söylüyor. Nadir Bey,"aman beni rezil etme" deyince, Hasan, "sizi rezil etmek isteyen, kendini rezil eder" karşılığını veriyor, (s.316).Kitabı bitirince, bir soru takılıyor aklıma. Şimdi rezil olan kim?"


İLHAN SELÇUK (Cumhuriyet)
İlhan Selçuk, Doğan Grubu'nun savında ısrar ediyordu.

"Türkiye'de iki Cumhuriyet var. Birincisi Türkiye Cumhuriyeti. İkincisi Cumhuriyet Gazetesi... Birinci Cumhuriyet'in defterini dürmek isteyen güçler, Doğan Medya Grubu'nu Cumhuriyet Gazetesi'nin üstüne saldırtmışlardır..."

HİKMET ÇETİNKAYA (Cumhuriyet)
Cumhuriyet'ten Hikmet Çetinkaya da "Oyun içinde oyun" derken, olup bitenleri Cumhuriyet'in varlığından tedirgin olanlara bağlıyordu... Doğan Medya Grubu'nun, Fethullah Gülen Grubu'yla birlikte düğmeye bastığını ileri sürüyordu... Ve, soruyordu;

"İnsan yıllarca ekmek yediği bir kuruma neden böyle acımasızca saldırıyor?
Kimler var bu işin içinde?"


CENGİZ ÇANDAR (Bugün)
1979-87 yılları arasında sekiz buçuk yıl Cumhuriyet'te çalışan ve Hasan Cemal istifasını istediği için ayrılan Cengiz Çandar, Bugün'deki köşesinde, "Meslek yaşamımın en unutulmaz ve en parlak dönemidir" diyordu.

Hasan Cemal'in kitapta anlattıklarının çok büyük bölümünü "içerden" bilen Çandar'a göre, Cumhuriyet siyasal tarihin önemli bir aynasıydı...

"Hasan Cemal'in 600 sayfada anlattığı hikayesi, siyasi tarihimizin hala içinden çıkamadığımız bu ilginç döneminin hikayesi olduğu için önemli. Bu bir yönüyle bir mücadele hikayesi; demokrasi arayışı ile faşist zihniyetin karşılıklı mücadelesi" diyor, kendisinin de bu mücadele içinde yer aldığını, tıpkı Hasan Cemal gibi "Cumhuriyet'i çok sevdiğini" söylüyordu...

OKAY GÖNENSİN (Vatan)
Okay Gönensin, 17 yıl Cumhuriyet'te Hasan Cemal ile görev yapmıştı... Yazı İşleri Müdürüydü... "Hasan Cemal'in kitabı benim de hikayem" diyordu...

"Türkiye'de yıllarca etkili olmuş, darbe girişimlerinde bulunmuş bir siyaset anlayışının tahlilini yaparken, aynı zamanda önemli bir tabuyu da yıktı. Bu tabunun adı İlhan Selçuk'tur.

Türkiye'nin yakın siyasi geçmişinin bir yanını anlamak isteyenler için Hasan Cemal'in kitabı çok önemli bir kaynaktır. Aynı zamanda Cumhuriyet örnek olayında gazetecilik anlayışlarındaki farkları açık olarak anlattığı için, gazetecilik ve medya tarihi açısından da temel bir kitaptır.

Şunu da belirtmem gerekir ki, bu kitabın önemli kişilerinden olmak benim için büyük bir onurdur."


UMUR TALU (Sabah)
Hasan Cemal, asansör kapılarında ayaküstü yapılan konuşmaları bile günlüğüne yazmıştı.
Kendi Cumhuriyet'ini anlatıyordu.
Ancak, Sabah'tan Umur Talu, insanın geçmişte yaşadıklarını, tanıklık ettiklerini yıllar sonra "hangi zaviyeden" hatırlayabileceğini soruyordu.

"Belki 'gazeteci yalanları'nı yazmalı önce" diye bitiriyordu yazısını... 
Talu, yolu birkaç yıllığına Cumhuriyet'ten geçmiş gazetecilerdendi;

"Biz birkaç genç gazeteci, Cumhuriyet'te bir, iki yıllık kısa deneyim yaşadık, çok şey öğrenip çok şey kattık ve çok da sıkıldık; çok gençtik ve zaten ağzımıza geleni de duyanlara söyleyip çektik gittik.

O sırada Hasan Cemal Cumhuriyet'i yönetmeye, Nadir Bey'e saygılarını sunmaya, Berin Hanım'ın hatırını sormaya ve İlhan Abi'den manşet ve yazılar için onay almaya devam ediyordu..."


FİKRET OTYAM (Aydınlık)
Tartışmalara katılan ilginç isimlerden birisi de 1962 yılında Cumhuriyet Gazetesi'ne Nadir Nadi tarafından alınan bir dönemin ünlü gazetecisi Fikret Otyam'dı.

Aydınlık'ta yazdığı yazıda "Ulan Hasan Cemal, bu nasıl sevmek be?" diye soruyor ve "Cumhuriyet'i savunmak bir vefa borcumdur" diyordu.

"Ey Hasan Cemal, bak yaptığına: Cumhuriyet'i çok seviyormuşsun!
Evet, çok ama çok seviyormuşsun yazdıklarından / atmalarından belli; ol nedenle bıçağını çıkardın o çok sevdiğin Cumhuriyeti otuz iki yerinden bıçakladın!

Şimdi sözüm sana, ulan Hasan, bu nasıl sevgi böyle, nasıl sevgi böyle? İyi ki çok seviyormuşsun, ulan, ya sevmeseymişsin? Ey eski kapı yoldaşım Hasan, aslında sen Cumhuriyeti değil, 32 yerden kendini bıçakladın, her iki Cumhuriyet düşmanlarıyla birlikte!..."



OKTAY AKBAL (Cumhuriyet)
İlk gençliğinden beri günlük tutan bir başka yazar, Cumhuriyet'ten Oktay Akbal, Cumhuriyet'te 40 yılını doldurmak üzere;

"Ben de neler gördüm, neler yaşadım! Hasan 'Sen de yaz kendi Cumhuriyeti'ni' diyor. Ben onun gibi yazmam, yazamam! Çünkü, ben bir yazarım... Yazar olarak sorumluluğum var. Hasan Cemal ise kırkından sonra yazar olmaya kalkmış!

Yazarlıkta ne denli başarılı olduğu son kitabından da belli değil mi?"


EKREM DUMANLI (Zaman)
Gelelim, İlhan Selçuk ve Hikmet Çetinkaya'nın yazılarında, Doğan Grubu'yla birlikte düğmeye bastıklarını ileri sürdükleri Zaman Gazetesi'ne.
Gazetenin Genel Yönetmeni Ekrem Dumanlı'ya göre, "Cumhuriyet topu tacı atıyordu"
"...bu arada ucuz bir kurnazlık daha yaparak Doğan Grubu ile Zaman'ın ortak hareket ettiğini, bunun planlı olduğunu iddia ediyor. Tam bir panik atak durumu. Yılların gazetecisi böyle bir kitabın haber konusu olacağını bilmezden geliyor."

* * *
Medya-siyaset-ticaret üçgenindeki anılar.
Kitabın piyasa çıkmasının üzerinden günler geçti ama sular hala durulmuyor.

"Gazeteci hakkımızda niye kötü yazdı? Oysa, iyi bir diyalogumuz olmuştu, dostumuzdu" diyenlere...
Gazeteci, neyi ne kadar, neden, nasıl yazar bilmek isteyenlere
Medya dünyasını ve onu daha yakından tanımak isteyenlere
Üstelik, medya ve gazetecilerin kendi dünyasından çarpıcı bir örnekti