Sitemizde Ara

  • Amerikan medyasının First Lady'si Helen Thomas'ın Başkan Bush'a kaza yaptıran sorusu… 
    Ustalıkla sorulan bir NEDEN sorusuyla neler yapılabileceğinin ipuçları…
  • Bakan Binali Yıldırım mı, postacılar mı keleğe geldi?...
  • Barbie Operasyonu'nda adı geçen futbolcu Sergen'in dost sohbeti (!)

    * * *

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Ne..
Nerede…
Ne zaman… 
Nasıl… 
Neden… 
Kim?...

Bunlardan en önemlisinin neden "NEDEN" olduğunu 87 yaşındaki duayen bir gazeteci açıklarken, siyaset yapma gücündeki kişilerin bile nasıl medya kazasına uğratılabileceğinin ipuçlarını veriyor.

Kim bu duayen gazeteci? 
Helen Thomas…
Amerikan medyasının "First Lady"si… Tam 9 başkan eskitmiş… 

Thomas, geçtiğimiz günlerde Başkan Bush'a sorduğu iki basit soruyla başkanın kamuoyu yoklamalarındaki inanırlığını bir anda 20 puan aşağı çekiverdi…

Peki, Thomas, Başkan Bush'a nasıl kaza yaptırdı? Ve bunu yaparken elindeki en önemli silahı neydi dersiniz… 

Thomas, bu haftaki HAFTALIK Dergisi'ne açıklıyor…

HAFTALIK soruyor… 
"Vazgeçemediğiniz soru cümleciği hangisi sayın Thomas?"

Thomas'ın cevabı; 
"En sevdiğim soruyu soruyorsunuz. Tabii Ki NEDEN"

HAFTALIK"Neden, neden" diye üsteliyor…
Ama, Thomas yıllarca başkanların ayağının altına ince buz tabakaları sermiş bir isim…Neden'in içindeki soruyu görüp, aynen cevaplıyor.

"Çünkü neden, ne olup bittiğini açıklayan bir anahtar gibidir. Eğer birine nedenle başlayan bir soru sorarsanız, o kişi cevabı ile yaptıklarını ispat etmek, gerçekleri ortaya koymak durumunda kalır. "

Thomas bu sözüyle siyasetçilerin düştüğü medya tuzağının ne olduğunu da açıklıyor.

Siyasetçinin kaygısı kendini ispat etmektir. 
Bunu neden sorusuyla üstelerseniz, kaza kaçınılmaz olabilir…
 

Thomas, aynı zamanda gazetecinin tarafından neden sorusunun nasıl bir şıklık yarattığını da şöyle ifade ediyor; 

"Neden, gazeteciliğin diğer soru anahtarları içinde en entelektüel olanıdır. 
Neden diye sormak güçtür. Tabii bu edindiğiniz tecrübelerle gelişir. 
Unutmayın her cevabın temelindeki anahtar neden'dir…"


Bush'a sorduğu soruyu merak edenler için hemen aktaralım.. 
Helen Thomas çok basit bir soru yöneltti. 
"Sayın başkan, biz Irak'a neden girdik ve neden hala Irak'tayız…" 
Bush bunu cevaplarken, Afganistan ile Irak'ı karıştırarak, yer hatası bile yaptı… 
Neden, neden olduğunu gördünüz mü?

Medya kazasına yol açan şeyin sorular olmadığının altını çizen şu cümlesi ise tarihe geçecek nitelikte…

HAFTALIK soruyor, "Sizce hangisi daha önemli, gazetecinin soruları mı, röportaj verenin cevapları mı?" …

Thomas, doğrudan parmağını basıyor… 

"Tabi ki cevaplar… 
Bu yüzden kamu görevlileri de sorulara verebilecekleri en iyi cevapları verebilmeli, geçiştirmemeli. 
Evet yorum yok demeye hakları var ama bu bile duymasını biliyorsunuz, bir cevaptır aslında." 


Bu gazetecinin, Fidel Castro'ya "Helen Thomas tarzı sorulara cevap vermek zorunda değilim" dedirten bir isim olduğunu da hatırlatalım.

Şimdi bir siyasetçinin kendini koruma içgüdüsüyle yaşadığı bir NEDEN kazasını anlatalım…


POSTACILAR MI, BAKAN MI KELEĞE GELDİ?...

ÖRNEK OLAY 1
OLAY YERİ: Postacılar için alınan Scooter'ların tanıtım toplantısı
OLAY:
Ulaştırma Bakanlığı, postacıların mektuplarını daha hızlı dağıtabilmesi için scooter dönemi başlatıyor. Ve, satın alınan 1907 scooter Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın da katıldığı bir törenle hizmete sokuluyor. 

Ama o ne? PTT'nin sarı-siyah olan renkleri sarı-lacivert oluvermiş…

Gazeteciler, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a, postacıların "neden sarı-lacivert"tepkilerini iletiyor… 

Bakan, kendini koruma içgüdüsüyle savunmaya geçiyor… 
Kendisi Galatasaraylı… Ama, PTT Genel Müdürü Osman Tural ve Başbakan Fenerbahçeli… 
Bakan cevap veriyor "neden" sorularına… 
"Ben de merak ediyorum keleğe mi geliyoruz diye…"

Keleğe gelme ifadesi, gazetecinin işini kolaylaştırıyor… 
Ana haber bültenlerinde, postacıların hayatını kolaylaştırmak için başlatılan bu çalışma,Bakan'ın bu sözleriyle yer alıyor… 
Ve, haber aslında postacıların keleğe geldiği yorumuyla bitiyor… 

SONUÇ:
Gazetecinin sorusunun peşine takılmanın tipik bir örneği… 
Keleğe gelen kim oldu sizce?... 
Medya kazası raporu tutulduğuna göre tahmin etmeniz kolay…


BARBİE'DEN OPERASYON İSMİ OLUR MU?…

ÖRNEK OLAY 2
OLAY YERİ:Barbie Bebekleri Türkiye Temsilciliği, İstanbul
OLAY:
Fuhuş operasyonu skandal üstüne skandal yaratmayı sürdürüyor… 
"Podyum" adı verildi önce operasyona… 

Magazin dünyasının pek çok ünlü kadını evlerinden alındı, Zührevi Hastalıklar Hastanesi'ne sevk edildi… Yine kameralar önündeydiler ama bu kez fuhuş suçlamasıyla… Adı geçen ünlü erkekler ise arka kapıdan alındılar Emniyet'e, kimseler görmeden… 

Derken, mankenler operasyona "podyum" ismi verilmesine veryansın ettiler… 
Polis, ünlü bebeklerden yola çıkarak operasyona "Barbie" adını verdi… 
Öyle böyle bir marka değil… ABD'de "Yüzyılın Bebeği" seçilmiş bir dünya markası… 

SONUÇ:
İstanbul Emniyeti'nin operasyonları ilginç isimleriyle de ünlüdür… Ancak, bu sefer öyle bir isim koydu ki… Bakalım, bilirkişi raporunda Emniyet kaçta kaç kusurlu bulunacak?...


DOST SOHBETİ DEYİP GEÇME…

ÖRNEK OLAY 3
OLAY YERİ: Barbie Operasyonu sonrası bir dost sohbeti…
OLAY:
Ünlü isimlerin dost sohbetinde söylediklerinin, çoğu kez inanılmaz bir süratlemedyaya uçurulduğu malum… 
Biz kaza mahalinden bildiriyoruz… 

Beşiktaşlı ünlü futbolcu Sergen Yalçın'ın ismi Barbie operasyonuna karışmıştır. Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'nde ifadesine başvurulur. 
Buraya kadar her şey normal gibi gözüküyor… Ama Sergen Yalçın, Emniyet'ten çıkışta arkadaşlarına "Yahu kardeşim, ne yapacaktık, Karaköy'de geneleve mi gidecektik, bekar adamım ben" diye dert yanar… 

SONUÇ:
Tabii ki gazete sayfalarını süsleyecek bir medya golüne imzasını atmış olur… 90+2'dekendi kalesine gol atan futbolcu durumuna düşer… 
Bu kadar açıksözlülük medya kazasını kaçınılmaz kılar… Dost sohbetlerine dikkat!...Bizden söylemesi…


SULTAN, BAŞKANDAN DAHA USTA…

ÖRNEK OLAY 4
OLAY YERİ: Etiler'deki MAHKEMELERE konu olan villası
OLAY:
Bir duayenle başladık, bir duayenle devam edelim… 
Türk Sineması'nın Sultan'ı Türkan Şoray… 

Bu haftaki Haftalık'ta Oya Doğan'a yaptığı açıklamada, özel hayatıyla ilgili bir çok soruyu samimiyetle ve ustalıkla cevaplandırıyor… Ne kırıyor, ne kırılıyor… Üstelik çok hoş bir röportaj çıkıyor ortaya… 

Oya Doğan soruyor, "Siz hiç dayak yediniz mi?"… 

Malum magazinin son aylardaki en sıkı gündem maddelerinden birisi… Muz kabuğunukoydu gazeteci.. Ama Türkan Şoray, yerdeki muz kabuğunun kokusunu çoktan almış… 

"Hayır hiç yemedim" derken "Aaa, filmlerde yedim ama…" diye ekliyor… 
Belki sadece hiç yemedim deyip sözü bıraksa, gazeteci üsteleyecek… Ama, gazetecinin ısrarını sürdürmesine engel olacak bir manevra ile soruyu boşa çıkartıyor… 

SONUÇ:
Düşünsenize, Başkan Bush'tan daha akıllıca bir cevap geliyor Sultan'dan… 
Neyin neden sorulduğunu çok iyi biliyor çünkü…


VE… HAFTANIN 'EN'İ…

Ve Türk Tiyatrosu'nun duayeni ile bitirelim istedik. 
78 yaşında Yıldız Kenter'le HAFTALIK dergisinden Selin Ongun konuşuyor… 

Sanatçı, "kocamış" lafını pek sevmediğini söyleyecek kadar samimi… 
40 kişilik kadroyla 11 kişiye oynadığını açıklayabilecek kadar kendine güvenli… 
Hayatta tek arzusunun "alkış" olduğunu söyleyecek kadar da sanatçı kişilikli…

"İki elin çıkardığı sesi duymak için yapmadığım kalmadı…" diyor Kenter… 
Ne güzel diyor değil mi?

* * *
Unutmayın… medya kazası can almaz… itibar alır