Esmere olan düşkünlüğümüz şarkılarda, türkülerde dilimize pelesenk olmuş.
"Tenim esmer, canım esmer ister" diyor şarkısında Rober Hatemo. Keyiflendiğimizde, düğünlerde bayramlarda bu tür şarkılarla göbek de atıyoruz....
Yani esmer seviyoruz...
Ama esmer sözcüğü hiçbir zaman bir ayrımcılık için kullanılmamıştı. Kullanılınca ortaya bir medya kazası çıktı ki bu haftaki konumuz da bu.
Türk halkının aslında övündüğü şeylerden bir tanesi, zencilere veya esmer insanlara karşı ırkçılık yapmamasıdır.
Batıdaki örneklerine baktığımızda, Türkiye'de renk ırkçılığı aşina olduğumuz bir şey değildir.
Renk ırkçılığının ilk örneklerinden birisi sayılacak uygulama İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin bir Nazım İmar Planı tadilat teklifinde ortaya çıktı.
İstanbul Fatih'te Romanların yaşadığı Sulukule'nin Kentsel Dönüşüm Projesi'yle ortadan kaldırılmasının bir benzeri Büyükçekmece Yakuplu beldesindegerçekleştiriliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, 100 yıldır Yakuplu'da oturan Romanları evlerinden edecek projeyi sunarken, öyle ifadeler kullandı ki Türk halkı renk ayrımcılığı ve ırkçılığı ile resmen tokalaştı.
Nazım İmar Planı tadilat teklifinde şöyle deniyor;
"Beldemizin ana ulaşım akslarından birine cepheli olan parsellerde mevcut iki katlı, sıra evler niteliğinde sosyal konutlar bulunmakta. Ve bu konutlarda 'esmer vatandaş' olarak tarif ettiğimiz vatandaşlarımız ikamet etmekte olup yaklaşık 1.500 nüfus barınmaktadır."
Tadilat teklifindeki 'esmer vatandaş' ifadesi, resmi bir belgeye giren belki de ilk ırkçıveya ayrımcı söylem.
Yakuplu beldesinin Osmanlı Caddesi üzerinde bulunan konutlarda oturan Romanlar, yüz yıldan fazla bir zamandır bu bölgede ikamet ettiklerini söyleyerek, "Askere gidiyoruz, oy veriyoruz ama bize reva görülen uygulamaya bakın" diyorlar.
Dahası 11 yıl önce bu evler için tapu vaadinde bulunulmuş, o söz de havada asılıkalmış.
SONUÇ: Avrupa Birliği tarafından İstanbul 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti ilan edildi.
Belki haberiniz yok ama İstanbul'da oturanların benzinlerine bu nedenle belli bir orandakatkı payı eklenecek. Yani, bu projeyi dolaylı da olsa finanse edeceğiz.
Ama dikkat edin, "Avrupa Kültür Başkenti" diyor batılı. Çünkü binaların olması bir kentte kültür olacağı anlamına gelmiyor.
Sulukule gibi kendine has bir kültür rengi sunan yaşam mahallinin "etrafta düzgün binalar olsun, siteler olsun, bunlardan rant sağlayalım" zihniyeti ile ortadankaldırılmaya çalışılmasının ne kültürle ne de kentle alakası var.
Bu yüzden, bilinçaltındaki "esmer vatandaş" ifadesi işte böyle resmi raporların bir yerlerinden sızıyor.
Sulukule Platformu'nun www.sulukuleyasasin.com adlı sitesindeki bir yorumu sizlerle paylaşıyoruz;
"Sulukule yüz yıllardır bir ekoldür. Kültürden biraz anlayan bunun değerini bilir. Macaristan, İspanya gibi birçok ülkede Çigan müziğini kimler yapıyor? Bunca yıl Türkiye'de eğlence denilince, düğün denilince akla kimler gelir? Amerika'daki zencilerinki kadar dünyaca meşhur olamayan ama en az onlar kadar kendilerine has bir tarzı yaratanlar kim? Bunu idrak edebilmek için çok az bir kültür biraz da izan lazım."
Romanların ünlü bir deyişi vardır: "To be or not to be. Sen bunu boşver Sen şarkılarını söyle Ve şarkıların söylendiği yerde kal"
Bu haftaki yazımıza Romanların bu sözüyle son verirken, Rober Hatemo'nun şarkısının da kulaklarında kalmasını istiyoruz;
"Esmer sevdigim, herkes hayran Esmer yarim, yaradana kurban"