Sitemizde Ara

  • Günlük siyaset acının üstünü nasıl örter?
  • Gazze’yi ve Filistin’i içselleştirmek yerine “farz olarak” görenlerin destansı trajik hali
  • BM Genel Sekreteri, AKP Kadın Kolları ve Hrant Dink... Ortak paydası ne?...

 

 

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı

 

 

Filistin ile yatıp, Gazze ile kalkıyoruz.

İsrail’in üçüncü haftasını dolduran Gazze’deki sivillere karşı başlattığı katliam düzeyindeki operasyon, Türkiye’de yarattığı nefret ve kızgınlığın yanı sıra kafaların da karışmasına yol açtı.
Kadın çocuk demeden “Hamas militanlarını arıyorum” bahanesiyle, Filistinliler üzerine uyguladığı yöntemler, İsrail televizyonunu bile dehşete düşürür hale geldi.

Bir İsrail kanalında spiker, Gazze’de Birleşmiş Milletler kontrolündeki bir hastaneden, görevli doktorla yaptığı canlı bağlantı sırasında, “Artık dayanamayacağım” diyerek, yayını kesmek zorunda kaldı.

İsrail’in BM kontrolündeki hastane ve okulları vurduğu gün ise trajik bir medya kazasına BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun imza attı.
İsrail'e resmi bir ziyarette bulunduğu sırada, İsrail yönetimi Genel Sekreter’e resmen gözdağı verdi ve o gün Gazze’de BM kontrolündeki binaları ve büroları hedef alıp vurdu.
Birleşmiş Milletler, Gazze’deki bütün operasyonları askıya aldığını açıkladı.

 

Aynı saatlerde ise Genel Sekreter, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile “diplomatik nezaket” çerçevesinde “hoş bir akşam yemeği” yiyordu.
İsrail, Filistin ile ilgili yaklaşık 100 civarında BM kararını yok sayıyor. Uluslararası hukuka göre BM kararları ülkeleri bağlıyor. Uyulmadığında, BM Uluslararası “barış gücü” oluşturup, gerekirse güç bile kullanıyor. Çok yakın geçmişte bunun örneğini Irak’ta gördük.

 

İsrail ise BM’nin gözünün içine baka baka uluslararası topluma “hadi ulen” diyor.

 

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un, saldırının olduğu akşam yemeği iptal etmeyerek, diplomatik nezaketi vicdanın üzerinde tutması, dahası bir de gülücükler içinde kameralara poz vermesi herkesin ağzını açık bıraktı.

 

Aynı gün çıkan Sabah ve Hürriyet gazetelerinin manşetleri BM harflerinin farklı anlamlarını içeriyordu.
Hürriyet “Bombalanmış Milletler”, Sabah ise “Biçare Milletler” diye manşet atarak, durumu özetlemiş oldu.

 

Türkiye’de ise kafalar Gazze ile ilgili o kadar karışık ki. İlköğretim okullarında saygı duruşunda bulunulmasından, Milli Eğitim Bakanı imzalı mektuplar aracılığıyla yardım toplanmasına kadar durum “ulusal seferberlik” ve “milli şuur” haline getirilmiş durumda.

 

Arap ülkelerinin bile ikircikli destek verdikleri Hamas örgütü, Türkiye’nin sanki resmi politikasına dönüşmüş durumda.

 

Bu arada yapılan “yardım toplama eğlenceleri” ise BM Genel Sekreteri benzeri medya kazalarını çağrıştırıyor.

 

Kocaeli’nin yeni ilçelerinden Kartepe’de, AKP İlçe Kadın Kolları'nın düzenlediği “Filistin’e Yardım Gecesi”nde önce yemekler yendi, arkasından da “pistte göbek atıldı”.
Davetiyelerin 15 liraya satıldığı gecede toplanan iki bin liranın, Gazze'ye yardım olarak gönderileceği açıklandı ama acıların sarılması için yapılan bir gecedeki “mutlu ve eğlenceli” havanın yarattığı çelişkiye cevap bulunamadı.

 

Milliyet ve Vatan gazeteleri Pazar günkü birinci sayfalarında, fotoğraflarla bu çelişkinin altını çizdiler.

 

SONUÇ
Gazze gibi vaziyete hakim olmadığımız konularda durumu içselleştirip, orada çekilen acıları anlamak yerine, üzülmeye ve acımaya bir “farzmış gibi” yaklaşıyoruz.

 

İnsani bir durum “siyasi bir çıkar” haline gelince, sonunda bu garabet ortaya çıkıyor.
Yardım gecesinde göbek atılabiliyor ya da kendi binası vurulurken koltuğunun hakkını veremeyen BM Genel Sekreteri, İsrail Cumhurbaşkanı yanında kırıtıp, sırıtarak arzı endam edebiliyor.

 

Günlük siyaset acının üstünü örtüyor. Sonunda gerçeğe kimse ulaşamıyor.
Günlük siyasetin acının üstünü örtme çabasına ilişkin farklı bir örneği Hrant Dink’in ikinci ölüm yıldönümü vesilesiyle değinmek isteriz.

 

Vatan Gazetesi’nde, Pazar günü çıkan bir habere göre, Hrant Dink cinayetini araştırmak üzere görevlendirilen Başbakanlık müfettişlerinin hazırladıkları raporda, “cinayetin azmettiricisi” olarak görülen polis muhbiri Erhan Tuncel’in etnik kökenlerinin araştırıldığı ortaya çıktı (!)

 

“Araştırdıkları şeye bak” başlığı ile verilen haberden öğrendiğimize göre, müfettişler, yememiş içmemişler Erhan Tuncel’in köyüne kadar gidip, bizzat köylülerle yüz yüze görüşmeler yaparak polis muhbirinin babaannesinin Ermeni kökenli olabileceğinin delillerine ulaşmışlar. Ne işe yarayacaksa...

 

Dink cinayetinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hala bir şey olmadığı ve olamayacağının bir başka örneği işte karşımızda duruyor.