Sitemizde Ara

  • Çin işi, Türk işi... Bunu yapan bir çok kişi...
  • Medya manipülasyonu nedir? Örnekli çözümleme...
  • “Kısık ateşte 15 dakika” bir Vali nasıl kavrulur? Yemek tarifi gibi siyasi ders...
  • Bir fotoğraf ne kadar yaratıcı başlık attırır? Obama’ya medyadan “hoş geldin” partisi...

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Haber ne kadar “objektif” dense de ister istemez “algı” üzerine oturur.

Ünlü gazeteci ve köşe yazarı Taha Akyol haberin tanımını yaparken, haber ile yorum arasındaki farkı “Haber tarafsız, yorum hürdür!” diye ifade ediyor.

Bu hafta üst üste öyle çok “göründüğü gibi görünmediğinden” veya “olmadığından” kaynaklanan ilginç medya kazaları meydana geldi ki.

Çin’in Sincan bölgesindeki olaylar ve yüzlerce kişinin katledilmesi Türkiye’de infial yaratırken, medya haber ajansları için açık manipülasyon tehlikesi ortaya çıktı.

Ajanslar, Sincan’ın başkenti Urimçi’den geldiği söylenen çeşitli fotoğraf ve görüntüleri haber merkezlerine servis ettiler.

Hele bir fotoğraf vardı ki “yerde çocuk cesedinin bulunduğu bir araç yolun ortasında durmuş ve içindekiler vahşice katledilmiş” görünüyordu.

Ertesi gün dünyaca ünlü Associated Press Ajansı’ndan gelen bu fotoğraf birçok Türk gazetesinin birinci sayfasındaydı.
Daha sonra anlaşıldı ki olaylara ilişkin bir fotoğraf değildi bu.

Geçen Mayıs ayında Çin’de meydana gelen bir trafik kazasının fotoğrafıydı. Fotoğraf tamamen maniple edilmiş, dünyaca ünlü bir ajans da bu tuzağa düşmüştü.

Aynı gün içinde bu kez televizyonlara bir linç görüntüsü geçildi. Görüntüde “genç bir adam Çinli kalabalık tarafından linç edilmeye çalışılıyor” ve görüntülerin Urimçi’de linç edilen Uygur Türkleri’ne ait olduğu iddia ediliyordu.

Görüntüleri servis eden İhlas Haber Ajansı bir kaç saat sonra görüntülerin Urimçi’ye ait olmadığını, Pekin’de ele geçen bir kapkaççının linç edilmesine ilişkin olduğunu duyurarak abonelerden özür diledi.

Buna rağmen ertesi gün yine bir kaç gazete linç görüntüsünü haberi zenginleştirmek için kullanmıştı.

Uzak diyarlardan, bilmediğimiz bir alfabenin olduğu, tanımadığımız yüzlerin bulunduğu bir memleketten gelen haberlere karşı ne kadar duyarlı olunması gerektiğinin iki örneğiydi bunlar.

Medyanın düştüğü benzer miyopluklardan bir tanesini de Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün yaşadı.

Alelacele, belli ki Başbakan’a danışmadan ‘Çin mallarının boykot edilmesini’ duyurdu.

Bakan Ergün, bu konuşmayı yaparken, belki de gördüğü fotoğraflardan etkilenmiş, ‘Çin malı kalemleri kırıp şemsiyeleri yakan kızgın kalabalıkla’ hızla aynı çizgiye gelmişti.

Bakanı yine kendi bakanlığı bir kaç saat sonra yalanladı, “O bakanın kendi yorumu, Türkiye’nin Çin mallarını boykot etmek gibi bir niyeti yok” diye açıklamalar yapıldı.

Bir kaç gün sonra, Başbakan yurt gezisinde adet olduğu üzere yine oyuncaklar dağıtıyordu.

Aralarında ‘Made in Turkey’ olan oyuncakların yanı sıra gazeteciler ‘Made in China’ yazılı oyuncakları da tespit ettiler, doğal olarak.
Sanayi Bakanı Ergün, Başbakan tarafından da zımnen out’a düşürüldü.

Bürokratların hızla verilmiş kararlarına ilginç örneklerinden birisi de İstanbul Valisi Muammer Güler yaşattı bize.

Haber Türk Gazetesi’nin İstanbul’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bazı tarihi değerdeki okul binalarının satışına ilişkin haberi Vali Güler, sabah erken saatlerde “Evet doğru, hatta liste hazırlanıyor” diye doğrulayıverdi.

Okullar arasında, İstanbul’un değerli arazileri üzerinde bulunan Kabataş Erkek Lisesi’nden, Pertevniyal Lisesi’ne kadar pek çok köklü eğitim kurumu yer alıyor.

22 okul satışından beklenen gelir ise 2.5 milyar dolar.

Valinin bu “acil” servisi,  Milli Eğitim’in yeni kadın bakanı Nimet Çubukçu tarafından kırılıverdi.

Çubukçu, öğleden sonra Vali Güler’i “kısık ateşte 15 dakika” misali kavurunca, Vali Bey akşam pembeye çalan yüzüyle yeni bir açıklama yapıp “Okul binalarının satışına ilişkin herhangi bir hazırlık olmadığını” duyuruverdi.

SONUÇ
“Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı”nın, büyük resme bakılması gerektiğinin net örneklerinden birisi de G8 zirvesinde yaşandı.

Gazeteci çoğu zaman “o ana” bakar, çelişkiyi ve farklılığı tek kareye sığdırmak ister.

ABD Başkanı Obama’nın G8 zirvesinde Brezilyalı bir genç kızın kalçalarına baktığını gösteren fotoğraf da bir gazetecilik hinliği aslında.

Fotoğraf o kadar renkliydi ki Obama’nın bu “farklı” bakışı “yeni ekonomik pakete bakıyor” yaratıcı başlıklarıyla ertesi gün dünya basınında bolca yer aldı.

Obama’nın genç kızın kalçalarına değil de arkasından gelen danışmanına yardım ettiğini ortaya çıkaran fotoğraflar ise yine bir başka gazetecilik hinliği.

Reuters Haber Ajansı geçtiği görüntülerle siyahi başkanı aklarken, asıl suçlunun Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy olduğu ve kızı gözleriyle takip ettiği açık ve net bir şekilde görülüyor.

Yani, göründüğü gibi görünmüyor hiçbir şey...