Sitemizde Ara


  • “Baltayı en iyi taşa vurma” ödülü bir yapımcıya gitti
  • e-posta yollama bana, fena halde küserim sana
  • “en iyi” için adayken, “en kötü” ödülünü aldı… Bu durumu nasıl fırsata çevirdi?
  • Oscar’ın en büyük adayının “en büyük” medya kazası

 

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Bu yazıyı yazdığımız saatlerde Oscar’ın henüz kime gittiğini bilmiyoruz ama Medya Kazası Oscarları çoktan sahiplerini buldu.

Medya Kazası Oscarı’nın bu yılki “en iyi ses getiren” veya “en hızlı baltayı taşa vuran” ödülünü The Hurt Locker’ın yapımcısı Nicolas Chartier aldı.

Başta “En iyi film dalı” olmak üzere dokuz dalda Oscar’a aday olan “Bağımsız Sinema” örneği The Hurt Locker'ın, yapımcısı Chartier, oyları etkilemek için iki hafta önce kurallara aykırı olarak Akademi üyelerini e-posta bombardımanına tuttu.

Akademi üyeleri doğal olarak bu e-postaları medyaya sızdırıp, filmin uyanık yapımcısının defterini erkenden dürdüler.

Nicolas Chartier, yolladığı e-postada Akademi üyelerinden “Ticari değil de özgün filmlere oy vermelerini” istiyordu.

Yapımcı, adını anmadığı ancak satır aralarında hedef gösterdiği Avatar’ı kastederek, üyelerden “500 milyon dolarlık filme değil, kendilerinin 11 milyon dolara mal olan filmine oy vermeleri” çağrısında bulundu.


The Hurt Locker filmi Irak savaşında görev yapan ABD ordusunda görevli bir bomba imha timinin yaşadıklarını anlatıyor.

Akademi üyelerinin pimini çektiği yapımcı, filmdeki bomba uzmanın tersine soğukkanlılığını kaybedip, kırmızı mı mavi mi derken yanlış kabloyu kesiverdi.

Oscar ödüllerini veren Amerikan Sahne Sanatları ve Bilimleri Akademisi, Chartier’in ödül törenine katılmasını doğrudan yasakladı.

Yapımcı ise özür dileyerek, “yaptığının aptallık olduğunu ve ilk kez Oscar’a aday oluşunun bu tavrı için bir bahane olamayacağını, bundan büyük pişmanlık duyduğunu” belirtti.

Yani, “acemilikten çuvalladım” dedi.


SONUÇ

81 yıllık Oscar tarihinde bugüne kadar “En İyi Yönetmen” dalında sadece dört kadın aday gösterildi.

Ama önceki üçü bu ödülü alamadı.

Bu yıl ödüle en yakın adaylar arasında The Hurt Locker filminin yönetmeni Kathryn Bigelow da var.

Bigelow’un bir başka özelliği ise ödüle en yakın diğer film Avatar’ın yönetmeni James Cameron’ın eski eşi olması.

Kathryn Bigelow, The Hurt Locker filminde gerçekten çok başarılı. Girişinde “Savaş uyuşturucudur” sloganını kullanma cesaretini gösteren Bigelow, bu ödülü her şekilde hak ediyor.

Ama yapımcının densizliği ile ödülden o hızla uzaklaşabilir.

Başına geleni fırsata çevirme becerisi gösteren Sandra Bullock’tan da bahsetmek lazım.

Amerikan sinemasının en kötülerinin ödüllendirildiği ya da cezalandırıldığı Ahududu Ödülleri geleneğe uygun biçimde Oscarlar'dan bir gün önce açıklandı.

The Blind Side filmindeki rolüyle Oscar’da “En İyi Kadın Oyuncu” adayları arasında bulunan Sandra Bullock’a, All About Steve  filmindeki rolüyle de “En Kötü Kadın Oyuncu” ödülü verildi.

Bullock ise hiç kompleksiz, kendisiyle dalga geçen ödülü almaya gitti ve üzerine bir de konuşma yaptı.

Böylelikle hem kendine güvenini sergiledi hem de durumdan fırsat çıkarmayı becerdi.