Sitemizde Ara

  • Yanlış günde yanlış basın toplantısı yapınca, gör başına neler gelir?
  • Baykal’ın avukatları “yayın yasağı”nı elleriyle nasıl deldi?
  • Kömürle kader çizgisi nasıl çizilir?

 RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından istifasıyla sonuçlanan “kaset olayı” ile ilgili basın toplantısı öyle yanlış bir günde yapıldı ki resmen balta taşa vuruldu.

Ulusal Kriminal Büro adlı özel bir şirket, Deniz Baykal’ın avukatlarının isteği ile “Baykal ve Ankara milletvekili Nesrin Baytok’a ait olduğu iddia edilen” görüntüleri inceledi. Görüntülerle ilgili basın toplantısı ise biraz da CHP Kongresi’ni etkilemek amacıyla olsa gerek aceleye getirildi.

Canlı yayın kameraları karşısına geçen Ulusal Kriminal Büro Direktörü Uğur Kurtalan, “görüntülerin Baykal ve Nesrin Baytok’a ait olmadığı kanaatine varıldığını” basına duyurdu.

Ancak, medyaya “yayın yasağı” geldiği için bir süre kimsenin ağzına bile almaktan çekindiği, değil televizyonların, gazetelerin bile yazmaktan çekindiği görüntüler, canlı yayınlanan bu basın toplantısında döne döne gösterildi.


Öyle bir an geldi ki NTV’nin canlı yayın kameraları, Uğur Kurtalan’ın ekranda anlattığı bölümlere "zoom" yapınca,  görüntüdeki kadın “anadan üryan” ekranlarda boy gösterdi.

Güya görüntülerin yayılmasına engel olunmuştu ama Ulusal Kriminal Büro’nun basın toplantısı, televizyonların dışında bütün internet sitelerinde de en çok tıklanan videolar arasında hak ettiği yeri buldu.

15 yıldır faaliyet gösterdiği söylenen Ulusal Kriminal Büro’nun verdiği raporun ise adli bir değeri olmadığı söyleniyor.

Nitekim savcılar, Kriminal Büro’nun inceleme raporuyla karar verilemeyeceğini de açıkladılar.

Buna rağmen Baykal’ın avukatları, Kongre öncesinde apar topar, görüntüleri iyice milletin gözüne sokarak yayınladılar.

Hem de nasıl bir günde…
Baykal’ın avukatları bu basın toplantısını yaptığı saatlerde Zonguldak’ta maden ocağında ölen işçilerin cenazelerine ulaşılmış, bütün Türkiye kan ağlıyordu.

Yani “Baykal’ın gömleği miydi, pantolonu muydu” kimsenin derdinde değildi.

Nitekim,  deyim yerindeyse Kriminal Büro’nun raporunu kimse ciddiye almadı.

Üstelik, bu girişim öyle tepki gördü ki Baykal’ın olası “küçük yüzdeli geri dönüş” ihtimalini bile ortadan kaldırdı.

Ahmet Hakan, Hürriyet Gazetesi’nde, Cuma günkü köşesinde şöyle diyor:

“Ben şunu bilir, şunu söylerim.

Deniz Baykal ile Nesrin Baytok arasında bir ilişki söz konusu değil de o görüntüyü yayınlayan alçaklar iftira atıyor idiyse, bizim bildiğimiz Baykal, ne istifa ederdi ne de susardı.

Yeri göğü inletirdi, gök kubbeyi indirirdi, meydan okurdu ve küllerinde yeniden doğardı.

Bunu yapmadığına daha doğrusu yapamadığına göre ne dense nafiledir.

Bence Deniz bey, olayı zorlamak yerine bir kıyı kasabasına yerleşmelidir.”



SONUÇ

Zonguldak’taki 30 madencinin ölümü kadar iç sızlatan bir açıklama geçen hafta maalesef Başbakan’dan geldi.

Madendeki grizu patlaması sonrasında Zonguldak’a  giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ölmek madencilerin kaderinde var” deyip, “Kömür ve Kader” arasında garip bir çizgi çizdi.

Gelen tepkiler üzerine de eleştirenleri Diyanet’e yönlendirip, kader üzerine yorumu oradan almalarını tavsiye etti:

“Sadece Türkiye’de değil, dünyada bu işin kaderidir. Bunu sağa sola çeken kişinin ne fikri ne düşünce derinliği yetmez. Kadere, kazaya imanın yoksa ayrı mesele, onu git Diyanet İşleri Başkanı’yla konuş.”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ise Başbakan’ın attığı topu aynen iade edip,  “önce tedbirini al, sonra tevekkül et”  babından kazaları “İnsan kusuru”na bağlayıverdi.

Türkiye’de 10 bin maden ocağı bulunmasına rağmen denetleme yapacak yer altı mühendis sayısının bir elin parmaklarını geçmediği de bu acı olayla ortaya çıktı.

Tufan Türenç, Hürriyet Gazetesi’nde Cuma günkü köşesinde, “Madende çalışan mühendislerin denetleme yetkilerinin olduğunu ancak, madeni  işleten firmanın maaşlı elamanları oldukları için işsiz kalma korkusu nedeniyle bu yetkilerini kullanamadıklarını” yazdı. Günümüz teknolojisinde önlenemeyecek kaza oranının madencilikte sadece yüzde 2 olduğunu da hatırlattı.

TBMM’ye verilen yeni  Maden İş Yasası teklifi alt komisyonda AKP’nin oylarıyla reddedilmiş.

Teklifte, mühendislerin işverenden değil, bağımsız bir fondan maaş alması öngörülüyor.  Yani, böyle bir yasa ve denetlemenin olmaması  daha çok grizu faciaları yaşayacağımızın delili gibi.

Orhan Veli’nin madencinin zorlu savaşını anlatan şiiriyle ölen madencileri saygıyla analım.

Yağ akar Zonguldak’ın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası