Sitemizde Ara

  • Şifre Demir’i keser mi? Göreceğiz
  • Önce şifre yoktu, şimdi kopya yok. Şifre üzerine güzellemeler
  • Hiçbir kelime bir siyasi liderin ağzına bu kadar yakışmamıştı



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı


Herhalde ağızdan çıkan hiçbir yanlış kelime bu kadar işe yaramamıştı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Yozgat mitingi sırasında belli ki alışkanlıkla bisküvi yerine “Püskevit” demesi önce internet medyasının sonra da şaşırtıcı biçimde gençlerin ilgisine mazhar oldu.

Neredeyse gençlere yönelik hiçbir mesajı olmayan, yüksek oktavlı siyasi cümleleri gülümsemeyen bir yüzle halk kitleleri önünde sarf eden Bahçeli’nin ağızdan çıkan bu sempatik kelime bir anda yüksek düzeyde empati sağlayıverdi.

Bahçeli, bir kaç gün “Püskevit” kelimesini düzeltmek için çabaladı. Ancak belli ki kurmayları bu piyango misali "vurmuş" duruma hemen uyanıp, Bahçeli’ye “babacan” bir hava katan kelimeye sahip çıktılar.

İş o hale vardı ki MHP mitingleri öncesinde “bir halk yiyeceği” olarak adlandırılan bisküvi arası lokum dağıtılırken, “Püskevit”, geleneksel halk tatlıları arasında da yerini buldu.



 
Daha önceki seçim mitinglerinde fiilin sonu ”değildir” diye biten cümleler kurup, asık suratla meydana bağıran Bahçeli’nin tek bir kelime ile yüzüne neredeyse nur geldi.

“Püskevit”in internet tıklama oranları öyle bir noktaya vardı ki daha önce gençlerle “sıcak temas” sağlayamayan Bahçeli’nin seçim barajını geçmesine bir kelime belki de büyük oranda yardımcı olacak.

Siyasi tarihçiler, 2011 seçimlerini yıllar sonra kaset, YGS, şifre gibi kelimelerin yanı sıra “Püskevit”i de eklemek zorunda kalacaklar.

Nasıl bir kelime bunca avantaj yaratabilirse yine bir kelime insana, siyasetçiye, bürokrata hayatı dar edebilir.

Bu haftanın ikinci vurucu kelimesi “şifre”.
 
Üzerindeki şaibenin bir türlü kalkmadığı YGS sınavının sonuçları açıklandı ama kimsenin içi rahat değil. Özellikle de sınava giren bir milyon 700 bin öğrencinin.

Çünkü, öğrenciler sınavda çok basit bir şifrelemenin olduğunu sınavdan hemen sonra öğrendiler. Dahası bu basit şifrelemenin kulaktan kulağa belli bir gruba yayılıp yayılmadığı da hala meçhul.

Bu da yetmezmiş gibi sınav sonuçlarında yaşanan vahim hatalar, puan düzeltmeler de eklenince YGS, şifre ve skandal en çok birlikte kullanılan kelimeler arasına girdi.

Şifre konusu o kadar kafa karıştırıcı ki, Başbakan Tayyip Erdoğan günlerce “Şifre yok” diye övünen ÖSYM yetkililerini savunmak amacıyla “Şifre var ama kopya yok” dedi.

Bu da yetmedi, bu kez AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik şifreyi savunma misyonu çerçevesinde olmadık bir benzetme yaptı:

“Savcılık burada kopya yok dedi. Bunu bağımsız mahkeme söyledi. Avantaj sağlama, birini mağdur etme söz konusu değildir. Birileri bu sınav iptal edilsin diye başvurdu, onu da mahkeme reddetti.

Şifre var diye kıyamet kopardılar, bankamatik kartlarında da şifre var, o olmadan alışveriş yapabilir misiniz? Hayır. Burada abes olan şifrenin başkaları tarafından bilinmesidir.”


TV8’de “Erkan Tan ile Başkent’ten” programına konuk olan Hüseyin Çelik’in bu savunması herkesin ağzını bir karış açık bıraktı.


SONUÇ

ÖSYM Başkanı’nı ve şaibeli YGS’yi tam saha savunma stratejisi öyle noktaya vardı ki bürokratlar ilerde Ali Demir istifa etmek durumunda kalırsa medyanın hatırlatacağı talihsiz cümleler kurdular.

Bunlardan biri de YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a ait:

“Demir krizi çok kötü yönetmiş olabilir ama hiçbir çocuğun hakkı yenmediği için güvenilir bir sınavdır. Benim için hak yenmemiştir, imtihanın sahibi olarak beni ilgilendiren budur.

Talebeler Ali Demir’in elini öpsünler ki, bizi dinleyip her şahsa özel kitapçık yaptı. Eğer olmasaydı binlerce kişi haksız yere birbirinin önüne geçecekti.

Ali Demir düzgün bir adam. Basın Demir’i parçaladı.”


Ancak Yusuf Ziya Özcan, bu sözlerin hemen ardından “kişiye özel sınav kitapçığı”ndan vazgeçildiğini de açıkladı.

Bir son dakika medya kazası ile bu haftaki yazıyı sonlandıralım.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, seçim çalışmaları çerçevesinde Batman Bölge Devlet Hastanesi’ni ziyaret ederken, görme engelli bir hastane çalışanının, “Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz, koşulların iyileştirilmesini istiyoruz” sözlerine, “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, para kazanıyorsun değil mi?” diye talihsiz bir yanıt verdi.