Sitemizde Ara

  • AMK dilimize nasıl  ZAMK oldu?
  • AKP milletvekilinin tepesi atınca Piyerloti tepesine taktı
  • Eski Bakan Kürşat Tüzmen’in hizmetleri bitmek bilmiyor


RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
 


Eskilerin bir deyişi vardır, “adıyla müsemma” diye. Kişinin karakteri ile isminin birbirine uyum sağlaması, örtüşmesi anlamına gelir.

Son dönemde bu isim meselesi o kadar farklı konularda karşımıza çıktı ki bu haftaki yazımızda ad meselesine bir tad verelim istedik.

En ayyuka çıkarılan konu AMK meselesiydi.

Yayın hayatına yeni başlayan bir spor gazetesine “AMK” adının verilmesi öylesine bir tartışma zemini yarattı ki, gençlerin twit atarken kullandığı bu “kısaltma küfür” ağzımızdan eksik olmadı. Daha uzun süre de eksik olmayacak gibi.

İşin arkasından ise reklam ve pazarlama cinliği çıktı.

Hatırlarsınız, erkek şampuan reklamında Hulusi Derici’nin “Hitler görüntülerini kullanma” cinliğinin daha kırkı çıkmadan, bu kez AMK pazarlama ve tanıtım cinliğine çarpıldık.



Bu cinliğin sahibi ise Yiğit Şardan oldu. “Açık”, “Mert” ve “Korkusuz” kelimelerinin baş harflerinden AMK’yı bulma ya da AMK’ya “Açık”, “Mert” ve “Korkusuz” kulpunu uydurma cinliğini gösterdi.
 
Bir spor yayınına AMK adının verilmesi özellikle kadın gazeteci grubunda ters etki yarattı. Açık Mert Korkusuz (AMK) savunması kadın gazeteci grubunu hiç ama hiç tatmin etmedi.

En talihsizi ise AMK gibi bir ismin Genel Yayın yönetmenliğini yapan Gökmen Özdemir’in Ayşe Arman’a yazılı olarak verdiği röportajdı;

- Şimdi size, ‘AMK, sanal âlemde ne anlama geliyor, bilmiyorum’ gibi komik bir açıklama yapmayacağım. Çünkü hepimiz ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Hepimiz Twitter kullanıyoruz, SMS'le haberleşiyoruz. Gazetenin adının ‘AMK’ olmasını, 'Bunlar küfrediyorlar. Kadınlara hakaret ediyorlar. Kadınları aşağılıyorlar' diye yorumlanmasını, Türkiye'de insanların 'gülme' yetisini kaybetmesi olarak değerlendiriyorum.

- Kadınların tepkisi umurunuzda değil mi?

- Eğer adımızı 'küfür' olarak algılıyorsanız -ki inanın böyle bir amacımız yok- size şunu hatırlatmak isterim, İngilizcede herkes 'Fuck' derken, küfür mü ediyor yoksa bunu 'Kahretsin!', 'Lanet olsun!' anlamında mı kullanıyor? Veya Fransızcada 'Merde' derken? Türkçede biz bunun karşılığı olarak ne kullanıyoruz? Türk halkının yüzde kaçı o meşhur iki kelimeyi hangi anlamda diline doluyor?

Siz Londra'da 'fcuk'den alışveriş yapmıyor musunuz? Hiç oradan aldığınız tişörtünüz, pantolonunuz yok mu? Tüm dünya bu ürünü gülerek kullanırken, neden biz burada kötüye yorumluyoruz?

Gökmen Özdemir’in, İngilizce “Fuck” ile “Fcuk” benzeştirmesine ilişkin savunması fazlasıyla cinlik kokuyordu.

Ayşe Arman, FCUK ile AMK’nın farklılığını kendisine gelen kadın tepki maillerden veriyordu cevabını.

“... Ayrıca ’Fuck you’ ile ‘AMK’ da aynı şey değil! FU, her iki cinsin de birbirine söyleyebileceği bir küfür ama AMK öyle değil, ayrımcı, sadece bir cinsin diğerine edebileceği bir küfür. Sen böyle düşünmüyor olabilirsin ama bence bunların hepsi kadınlara düşmanlık. Ve bizim aleyhimize gelişen olaylarda büyük rol oynuyor. Bu kadar AMK diyebilen adam, başka şeyler de yapabiliyor. Buna itiraz etmediğimiz sürece de vay halimize!”

AMK’nın spor basınında ne kadar olay yaratacağı bilinmez ama kendisini bir şekilde “tanıttığı” kesin.

Hedef kitlesi dışındaki bir grubu kızdırma pahasına bunu yaparak da cinliğine cinlik ekliyor ama Haşmet Babaoğlu’nun Sabah’taki köşesinden aldığımız şu alıntıyı onların kulaklarına küpe yapalım;

“AMK'cılara gelince...
Hâlâ
'alt tarafı bir espri' demekte ısrarlılar.

Onlara hakkıyla komik bir çizgi kahraman olan baba Homer Simpson'un sözlerini hatırlatmak isterim...


'Bir kadın, 'sorun yok' diyorsa, vardır. Bir kadın 'sorun var' diyorsa, büyük bir sorun vardır. Bir kadın 'hiç komik değil' diyorsa, sakın gülme!"


SONUÇ

Ad koyma meselesinin ikinci örneği ise Pierre Loti tepesinden.
 
Fransız düşünür ve yazar Pierre Loti’nin adı verilen Eyüp’teki Haliç manzaralı tepenin isminin “İdris-i Bitlisi Tepesi” olarak değiştirilmesi önerisi cinliği ise AKP’li bir milletvekilinden geldi.

AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in bu parlak (!) teklifinin, Pierre Loti’nin “eşcinselliğinden” ve “yabancı” olmasından kaynaklandığı tahmin ediliyor;

“Bitlisli olarak İdris-i Bitlisi isminin değiştirilmesi kanımıza dokundu.

1934’e kadar ismi böyleyken bu isim niye değiştirildi? Niye gasbedildi?

Hizmetleri ortadayken bir üstadın ismi niye alınır, niye yabancı bir isim verilir?”


Ancak, AKP Milletvekili bu konuda tarihçilere çağrıda bulunurken, HaberTürk’ün tarih uzmanı Murat Bardakçı İdris-i Bitlisi’nin mezarının tepede değil, Eyüp’te olduğunu ortaya çıkardı.

Dahası, Yavuz Sultan Selim dönemi devlet adamlarından olan İdris-i Bitlisi’nin “Yedi Alevi öldüren cennete gider” iddiası sosyal medyada hayli dolaştı.

Dahası Vahit Kiler, Avrupa’daki en yüksek bina olmakla övünen İstanbul Levent’teki Sapphire binasının da sahibi.

Doğal olarak gazetecilerin ilk aklına gelen soru “Siz neden binanıza İngilizce bir isim koydunuz” oldu.

Cevabı ise tarihe not edildi; “Her iki dilde de rahat anlaşılsın diye”

Ad koymak ve marka yaratmak konusundaki erkeksi tavrın en son örneği ise eski bakan Kürşat Tezmen’den.

Gülden Aydın ile Hürriyet Pazar için yaptığı röportajda “Kadınlarla dövüşmem, sevişirim” türünden başlık üstüne başlık üreten Kürşat Tüzmen, zamanında fındık tüketimini artırmak amacıyla yapılan reklam kampanyasındaki “aganigi naganigi” cinliğinin de sahibi olduğunu iddia etti;

- Devlet Bakanı değil de Gençlik ve Spor Bakanı olsaydınız belki daha mutlu ve verimli olurdunuz...

- Yok, oralar beni kesmezdi. 333 milyar dolar gibi seksi bir rakam bıraktım Türkiye’nin dış ticaretine. Seksi rakamları severim. Aganigi naganigi de benim buluşumdu.

- Fındık reklamının sloganı mı yani?

- Evet, Ali Taran üçkâğıtçı. Cüneyd Zapsu’ya, Ömer Faruk Doğan’a sorun. O zaman Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı'ydım. Tarım ve Hayvancılık Ürünleri Daire Başkanı Ömer Faruk da badem bıyıklıdır. O zaman Fiskobirlik fındıkları satamıyordu. “Oğlum, fındık seks gücünü artırır. Ben her gün bir avuç fındık yerim” dedim. Fındık Tanıtım Grubu’nu kurdum.

Sloganım, Öztürk Serengil’den ilhamla ‘Abidik Gubudik’ti. Ali Taran da aldı bunu, Aganigi Naganigi yaptı, bir-iki milyon dolar kazandı. Bari söyle, benim buluşumun üstüne sıçtın be! Ondan sonra Ali Taran ‘müthiş beyin’ oluyor!

Tüzmen’i yakında “AMK” gibi “Adını Sen Koy” buluşları yaptığını görürsek hiç şaşmayız.