Sitemizde Ara

“Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya...”

Bir yılı geride bırakmaya hazırlanırken, herkesin ortak paydası “kaygı” desek, abartmış olmayız, değil mi?


Azime ACAR


Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları ile gerilen iş dünyasının kaygısı, Ekonomist’in anketinde su yüzeyine çıkıverdi.

Zaten bir süredir ufaktan dillendiriliyordu, 2014’ün zor bir yıl olacağı.

Ankete katılan 132 CEO’nun yüzde 71.4’ü “yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ekonomiyi ciddi şekilde etkileyeceği” endişesini paylaşmış.

Tam da Noel gecesi, Kadıköy’de bir camide elektronik panoda yayınlanan bir ayet ise başka bir kaygıyı alevlendirdi.


Kadıköy İskele Camii’nin elektronik panosunda, “Hristiyanlarla dost olmayın” mesajı veren ayeti gören  vatandaşların çektiği fotoğraflar sosyal medyada hızla yayıldı.
 
Konu gazete haberlerine de taşınınca, açıklama yapmak zorunda kalan Kadıköy Müftüsü İlyas Öztürk’e göre, ayet “tesadüfen” Noel’e denk gelmiş.



Kaygı demişken...

Yeniden ve yeniden patronajı el değiştiren ve kaygıları da giderek artan medya sektörüne göz atmamak olmaz. Önce, medyanın yepyeni üç patronuna bir bakalım...

TV8’i alarak medya patronluğuna soyunan Acun Ilıcalı...
 
ATV-Sabah’ı alarak medyaya giriş yapan Taksim Yayalaştırma Projesi’nden, Üçüncü Havaalanı’na ve metrobüs yollarına kadar pek çok inşaatta imzasını gördüğümüz Kalyoncu Grubu...

İlk icraatları 1996’dan beri yayınlanan Sinema dergisinin de dahil olduğu 7 dergiyi kapatmak oldu. Kapatılan dergilerin tartışması soğumadan, Kalyoncular bu kez soruşturmalar nedeniyle mal varlıklarına ihtiyati tedbir konulma haberiyle gündeme yerleştiler.
 
Akşam ve SkyTürk 360’ı TMSF’den satın alarak ikinci kez medya patronluğuna gelen Ethem Sancak...

Medya patronluğu ile “idolü ve sevdalısı olduğu Başbakan’a destek olmak için” 2007’de Star Gazetesi ve Kanal 24’ü satın alarak tanışan Sancak, 2009’da hisselerini Rixos’un patronu Fettah Tamince’ye devrederek medyadan çıkmıştı.

Ethem Sancak, bu kez Başbakan’la gittiği Pakistan gezisinde Hürriyet’ten Vahap Munyar’a, Cumhuriyet Gazetesi’nin yönetimine gireceğini söyledi;

“Çukurova Grubu’nun Cumhuriyet Gazetesi’nde hissesi vardı. Akşam-Skytürk’le birlikte o hisseler de bana geçti. Cumhuriyet gazetesine yönetim kurulu toplantılarına katılmak istediğimi bildirdim.”

Ancak, Cumhuriyet çalışanları ve okurları, “doğru olabilir mi?” diye sorgularken, gazete yönetimi yaptığı açıklamada, “Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi Cumhuriyet Vakfı’dır” diyerek kaygıları gidermeye çalıştı.

Bu arada Doğuş Grubu’nun patronu Ferit Şahenk’in çalışanlarına yolladığı yeni yıl mesajındaki kaygılara da değinmemek olmaz.

“Rüyadan uyanmak gerek” diyen Şahenk, *Güneşin her kuytu köşeyi aydınlatarak can vereceği bir yıl” diledi;

“Bazı yıllar vardır, alınamayan kararları aldırır rahatlık çemberlerine bir son verirler. Bazı yıllar vardır, bırakamadıklarımızı bırakır konuşup da söyleyemediklerimizi anlatırlar.”

Şahenk’in bu mesajının, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın istifasını NTV yayınında açıklamasından sonraya rastladığını hatırlatalım.

NTV, Bayraktar’ın açıklamasındaki bazı cümleleri, kendi “özel” haberi olmasına rağmen, görmezden gelmeyi tercih etmişti.



Türkiye, dünyada en çok sayıda gazeteciyi hapse atan ülkeler sıralamasında 40 gazeteci ile geçen yıl elde ettiği  birinciliğini bu yıl da sürdürdü... Türkiye’yi İran ve Çin izledi. İşten atılanlar, ayrılanlar, ayrılmak zorunda kalanları da unutmamak lazım.

Son işten çıkarılmayı yaşayanlardan biri Tuğrul Eryılmaz oldu.

1996’dan bu yana Radikal 2’nin Genel Yayın Yönetmenliği'ni yapan Tuğrul Eryılmaz, “Kötü gazetecilik, iyi gazeteciliği kovdu” mesajını verirken, “Medyadaki dönüşümler o denli hızlı ki benim konvansiyonel Anglosakson gazetecilik (tarafsız, nesnel, sesini duyuramayanların sesi olmak...) anlayışımın modası geçti galiba…” diyerek veda etti.

Eski yıla veda ederken yeni yıl dileği için sözü hikayenin ustası Sait Faik’e bırakalım;

“Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya...
İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya...
Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüzlerin bol bol bulunmadığı. Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya...
Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya...
Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya...
İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru söylemeye salahiyetler kıvranan adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya...”


Merak edenler için Oktay Akbal’ın köşesinden yaptığımız bu alıntının hangi vesile ile konu edildiğini de yazalım.

Sait Faik, iş aramak için görüştüğü bir medya patronunun, “Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz?” sorusunu yanıtlarken bunları söylüyor ve o görüşmeden eli boş dönüyor.

Kaygıların umutlara dönüştüğü bir yıl dileğiyle...