“Yeryüzündeki en korkunç şeyin ne olduğunu bilir misiniz" diye sorsam, ne derdiniz?
Aramızda kalsın, ben söyleyeyim; "sonunda insanın her şeye alışması.”

Remarque, 1941 yılında yayınlanan “İnsanları Seveceksin” kitabında “yeryüzündeki en korkunç şeyi” işte böyle tanımlar.
En korkunç şey… Alışmak.

Dünyanın herhangi bir yerinde durup, 2019’a şöyle bir bakın, nelere alışmadık ki!
Yeni yılda elbette umudu kalbimizin derinliklerinde korumaya devam edeceğiz.
Ve, vakitsizce, insan eliyle gelen ölümlere alışmamayı dileyeceğiz.

Siz neye alışmak istemediğinizi düşünürken… Biz size “Son Dakika” haberleriyle duymaya alıştığımız, kaçak madenlerdeki ölüm tünellerinde umudu göçük altında kalanları hatırlatalım.

Azime ACAR



Malum, nasihatın yolu uzun, örneğin yolu kısa ve etkili.

Aralık ayı başında, Bursa Harmancık’taki krom madeninde iki gün arayla yaşanan iki kazada iki kişi hayatını kaybeder.

Bu ruhsatlı bir madendir ve  maden mühendisleri, nakliye kuyularında meydana gelen bu iki kazanın da önlenebilir türden olduğunu ısrarla vurgular.

Aralık ayı son haftasında Şırnak ve Zonguldak Kilimli’den üç canın daha yetip gittiği haberi gelir.
Haberlerde şu sayılar da paylaşılır; Şırnak’ta iki yılda madenlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 14, Zonguldak’ta beş yılda 64.


FARKINDAYIM… FARKINDASIN… FARKINDA…

Sonra…
Kaçak ocak mühürlenir ve sahipleri hakkında soruşturma açılır.



Sonra…
Sessiz sedasız dinamitle patlatılıp kapatılan o madene, yan taraflardan tekrar, tekrar, tekrar bir bağlantı açılır.
Bir garajdan, bir evin içinden, hatta yıkılabilir diye ibadete kapatılan bir caminin içinden.
Elektrik hatları çekilir, maden makineleri monte edilir ve maden bir kez daha faaliyete geçer.

Sonra…
Kömürü, gazı, tahkimatı, havalandırmayı bilmeyen, işçi sağlığı, iş güvenliğinden habersiz ve hiçbir teknik denetim olmadığı için son derece ilkel koşullarda çalışma tekrar ve tekrar başlar.

Resmi olmayan rakamlara göre, sadece Zonguldak’taki kaçak ocaklarda bini aşkın madenci, geçim derdiyle günlük 100-150 lira yevmiye ile çalışır ölüm tünellerinde.


“SOSYAL BİR GERÇEK” SAVUNMASI

Ölüm “geliyorum” der. Gelir de…



Sonra…
Soruşturmalar, tutuklamalar başlar, yasa değişikliği ile sorumlular hakkında 15 yıla kadar hapis istenir.
Mahkemelerde “herkes biliyor, bu sosyal bir gerçek” savunması yapılır ve bir süre sonra tahliye haberleri gelir.

Zonguldak Kilimli’den bir örneği hatırlatalım.

2018 Kasım’da 3 işçinin öldüğü kaçak madenin sahibi için önce 15 yıl hapis istenir, ölen işçilerin yakınları da şikayetçi olmayınca ikinci duruşmada tahliye kararı çıkar.

Zira, maden sahibi, hayatlarını kaybeden tüm madencilerin zararlarının (!) karşılandığını dile getirir.

Bir başka örnek Soma’dan…
301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma davasında 15 yıl hapis cezası alan Soma Kömür İşletmeleri’nin Başkanı Can Gürkan, Nisan ayında “yattığı süre dikkate alınarak, yurt dışı yasağıyla” tahliye edilir.


 

“KENDİLİĞİNDEN” ÇÖZÜLMEZ

Kaçak madencilik, daha doğrusu “ruhsatsız maden” işletme meselesi yıllar yıllar boyu kanayıp duran bir yara.

Maden mühendislerinin verdiği bilgiye göre, Zonguldak’ta her yıl yaklaşık 300 kaçak maden ocağı mühürlenir. Sonra çoğu tekrar bir şekilde faaliyete geçer.

Zaten yaşanan kazalar sonrası, yetkililerin yaptığı açıklamalar ile “o madenin daha önce mühürlenmiş olduğu” gerçeği ortaya çıkar.



Peki ama bilinen ve kaçak ocak olarak tanımlanan, tespit edilen, kapatıldıktan sonra tekrar açılan bu ocaklar neden bir türlü engellenemiyor?

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Erdoğan Kaymakçı’ya göre kaçak madenlerde çıkarılıp, yarı fiyatına piyasaya satılan kaçak kömür için caydırıcı cezalar getirilmesi gerek.

“Kaçak ocakların kapatılması kadar burada üretilen kömürün piyasada satılabilmesinin önüne geçilmesi de önemli. Caydırıcı cezalar uygulanabilirse kimse kaçak kömür satın almaya cesaret edemeyecektir.”

Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş’ın çözüm önerisi ise vatandaşın daha duyarlı olmasından yana;
 
"Biz vatandaşlarımızın bu konuda duyarlı olmasını ve kendiliğinden bu işlerden el çekmesini istiyoruz. Ölümler oluyor, bundan devletimiz, hükümetimiz ve bakanlığımız mutlu değil.”

Kendiliğinden geçmesine geçmez de…
Yeni yılda umudu kalbimizin derinliklerinde tutmaya devam edelim ve insan eliyle gelen ölümlerin son bulmasını dileyelim.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun dediği gibi; insan eliyle ölmek, insana ağır gelir.