• "Abartıyorsunuz… Beni üzüyorsunuz…"
  •  Kızılay abartmasına insülin toleransı yüksek…
  • ANAP'lılara medya kazası yaptıran Fransız arabası… 
    ... Ve
  •  Dil bu… Bazen kaçar… Birand'ın başına gelen gibi…

    RAPORU HAZIRLAYANLAR:
    Azime Acar & Ender Bölükbaşı

    * * *

    Demokrasi konusunda gösterdiği toleranssızlığa bir de insülin toleranssızlığıeklendiğinden olsa gerek, Başbakan'ın "az şekerli" açıklamalarından biri geçen haftaya damgasını vurdu. 

    Yaklaşık 40 kişinin altyapı eksikliğikötü yapılaşma ve ihmal yüzünden hayatını kaybettiği sel felaketi ardından Başbakan Tayyip Erdoğan, olayların "abartıldığını"söyleyiverdi. 

    Söylemekle de kalmadı. 

    Bir hışımla başladığı konuşmasını, belli ki şekerinin de etkisiyle zehir zemberek, tadından yenmez hale getirdi. 

    "Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile bu doğal afetleri engelleme gücü yok"dedi.

    Ama unuttuğu bir şey vardı. 
    Kimse, ondan doğal felaketi engellemesini istemiyordu ki. 

    Bir ülkenin Başbakan'ından istenen doğal felaketleri en az kayıpla atlatma becerisi ve beklentisidir.

    Hatırlarsınız, Amerika'daki hortumlar kasabaları yutar, ölen insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. 

    Japonya'da altı şiddetindeki depremler, -hadi biz de abartalım- neredeyse her gün olur. Kimsenin burnu kanamaz. 

    Yani, doğal felaketten kaçış yok. Bu doğru. 
    Ama doğal felaketten insanların ölmesi bir yönetim ayıbı… 

    SONUÇ:
    Her gün Marmara depremi konuşuluyor. 
    İstanbul, 7'nin üzerindeki bir depremle önümüzdeki 30 yıl içinde burun buruna gelecek gibi görünüyor. 

    Başbakan'ın yöneticiliği döneminde olursa herhalde "Abartmayın, yüreğimi kabartmayın" diye bir açıklama yapacak. 

    Ve yine abarttığı için medyayı suçlayacak. 


    KIZILAY'IN NİŞANI… 
    EVLİLİK NE ZAMAN?...


    OLAY YERİ: Kızılay'ın onur gecesi 
    (O sırada sel felaketinden 40 kişi ölürken…)
    OLAY:
    Sel felaketinden insanlar ölürken, Kızılaycılar da abarttı

    Ve, afetlere müdahale çalışmalarında verdiği destek nedeniyle... 
    Başbakan'a "Üstün İnsanî Hizmet Nişanı" taktı.

    Üstelik 54 milyar liralık pırlantalı bir nişan. 

    Sel felaketine uğrayanlar Kızılay yardımı beklerken, Başbakan'a nişan takan Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali, şu açıklamasıyla sel felaketinden de beter medya kazası yaptı.

    Gazetecilerin niye bu kadar pahalı bir nişan takıldığına ilişkin sorularına, parayı bütçeden değil, "yapılan bağışlardan" harcadıklarını söyleyerek, ünlü Bektaşi deyişindeki gibi özrü kabahatinden büyük oldu…

    SONUÇ:
    Bürokratlar yıkama yağlama yaparken bazen abartıyor… 

    Ama bu abartma Tayyip Bey'i memnun etmiş olsa gerek, bildiğimiz az şekerlihavasından eser yoktu… 
    Bu vesile ile tarihe bir kayıt daha düşelim istedik. 

    Geçen haftaki bütçe görüşmelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesinin yüzde 25artırılması gündeme geldi. 

    Buna karşılık, Sağlık Bakanlığı'nın bütçesi ise artırılmak bir yana "düşürüldü"… 

    Yani, iktidar bu dünyadaki hizmetlerden elini çekerken, "öbür dünyayı abartıyor"…


    BU NE BOYKOT, 
    BU NE FRANSIZ TURŞUSU…


    OLAY YERİ: Meclis ANAP Grup Başkan Vekilliği
    OLAY:
    Fransız Parlamentosu'nda onaylanan Ermeni Soykırımı Yasası'nın hemen ardındanMeclis'teki en ilginç tepki ANAP Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş'tan gelmişti. 

    Sarıbaş13 Ekim'de Meclis'in tahsis ettiği Peugeot 407 marka Fransız malı makam aracını iade ettiğini açıklamıştı. 

    Bunun üzerine TBMM Başkanlığı Sarıbaş'a 98 model Opel Vectra aracı tahsis etti. 

    Ama, bu anlamlı (!) protestonun üzerinden daha 20 gün bile geçmeden ANAP iade ettiği Fransız malı aracı geri istedi. Sözlü talebi yeterli bulmayan Meclis yönetimi ise"yazılı başvuru yapın" uyarısı gönderdi. 

    Bunun üzerine parti yönetimi 2 Kasım'da resmi başvuruda bulundu. 

    SONUÇ:
    Anavatan, belli ki eski model Vectra aracı beğenmemiş… 
    "Bunun çekişi düşük, çok yakıyor" diyerek, Fransızları protesto etmeyi unutuverdi…

    Ama biz unutmadık…
    Medya kaza raporlarında hak ettiği yeri buldu…


    BİRAND'IN BİR ANLIK GAFI…

    OLAY YERİ: NTV 10. Yıl Gecesi
    OLAY:
    Bu haftaki yazımızı, NTV'nin 10. yılını kutladığı Lütfü Kırdar'daki Doğan Grubu'nun bir üst düzey yöneticisi olan Kanal D Haber Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand'ın medya kazasıyla bitirelim.

    Birand'ın kimine göre "itiraf", kimine göre "gaf", bize göreyse gerçek anlamda bir"medya kazası" olan açıklaması şöyle;

    "NTV bugün için herhalde haber kanalları içinde en başta gelen kanal oldu. 

    NTV hayatımızın o kadar önemli bir parçası oldu ki biz KANAL D'de bile daima NTV'ye bakıyoruz."


    Ancak, Birand açıklamasının burasında, frene bastı ve "köprüden önce son çıkış"misali "CNN Türk'e baktığımız gibi" deyiverdi.

    SONUÇ:
    Coca-Cola yöneticisinin "Biz evde ailece Pepsi-Cola içeriz" demesi gibi Birand'ın bu açıklaması da CNN Türk'tekileri epeyce üzmüş olmalı...

    Bazen deneyimli isimler bile medya kazası yapmaktan kurtulamıyor. Dil bu… 
    Mevlana'nın dediği gibi…

    Yaydan fırlayan ok gibidir, ağızdan çıkan bir söz,
    Ve hiç geri dönmüş değildir, atıldıktan sonra bir ok...


    * * *

    Unutmayın… medya kazası can almaz… itibar alır