•  Medya Kuzey Irak harekatında ne kadar işin içindeydi? Ya da ne kadar dışında?
     
  •  Bir iletişim stratejisi olarak Kuzey Irak Operasyonu'nun medya analizi...

    ... Ve,
  • Can Dündar'dan Genelkurmay'a çözüm önerisi...

    RAPORU HAZIRLAYANLAR:
    Azime Acar & Ender Bölükbaşı

    * * *

    Cevap veriyoruz... 
    Çok zor... Hakikaten zor... 
    Niye mi?... 

    Özellikle olağanüstü durumlarda veya Türkiye'deki hassas siyasi dengelerin konu edildiği anlarda medya başlık atarken, haber verirken, spot çıkarırken resmen kılı kırk yarıyor...

    En son Kuzey Irak'a yapılan kara harekatında, Genelkurmay'ın medya ilişkilerini sadece"görsel" malzeme ve "rutin" yazılı bilgilendirme olarak görmesi medyayı iyice zorladı.

    Bu da medyanın başka kaynaklarca aldığı bilgilerin doğrulanması veya yalanlanmasıkonusunda kendine muhatap bulamadığı bir garip durum yarattı...

    Ordunun sözcülüğünü eski komutanlar yaptı.

    Yani, Genelkurmay susunca, TSK'nın dip duygularının tercümanı eski komutanlar ve bölgede görev yapmış üst düzey eski askeri yetkililer oldu.

    Ancak, bu isimler teknik değerlendirme yaparken, sıcak haberler konusunda olayın içinde olmadıkları için pek bir katkı sağlayamadılar.

    Hatta gazeteciler bile olayın sıcaklığının içine sokulamadılar. 

    Harekat haberlerinde kullanılan arşiv fotoğrafları yerine Genelkurmay Başkanlığı harekattan çekilen gerçek fotoğrafları servise koydu. 

    Ancak, basın mensupları bölgeye sokulmadı. 

    Hatta, bölgedeki peşmergelerin fotoğraf ve hareketli görüntüsünü çeken devletin resmi yayın organı Anadolu Ajansı'nın Erbil muhabiri Mustafa Kerim'in tüm kasetlerine el konuldu.

    Irak savaşında Amerikan Ordusu'nun embedded (yerleştirilmiş, iliştirilmiş) muhabir operasyonunun bir benzerinden de eser yoktu.

    Peki bu durum iletişimde nasıl bir sıkıntı yarattı?

    Örneğin, PKK'nın yayın organı Roj TV, bir Türk helikopterinin düşürüldüğünü duyurdu. 
    Ancak, böyle bir bilgiyi Genelkurmay'a sormak, medya açısından mümkün olmadı. Yalanlama saatler sonra yapıldığında ise haber kulaktan kulağa yayılmıştı bile.

    İkinci örnek ise Kuzey Irak'tan çekilme haberleri sırasında yaşandı. Bölgedeki Kürtkaynakları, Türk Ordusu'nun geri çekildiğini duyururken, Genelkurmay'dan açıklama, on saat sonra geldi. 

    Hatta, medya öylesine ikircikli bir durumda kaldı ki, haberi Kürt kaynaklara dayanarakilk veren NTV, bir süre top atışına tutuldu.

    Haber doğru çıkınca da bu kez serzeniş sırası NTV'deydi. 

    Medya böylesine kritik bir anda haberi mi vereyim, resmi açıklamayı mı bekleyeyim kavşağında, ayağı debriyajda beklerken, haberi geç vererek kaza yaptı.


    SONUÇ:
    Geçtiğimiz Çarşamba günü Ankara'daki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda İletişim ve Medya konulu bir konferansa katılan gazeteci yazar Can DündarMilliyet GazetesiPazar Eki'ndeki köşesini tam da bu gelişmelere ayırdı. 

    Dündar1982'de Sarıkamış'taki Kış Tatbikatı'nı izlemeye gittiğindeki askerin medya iletişim becerisiyle şimdiki arasında çok büyük bir gelişme olduğunun altını çiziyor.

    Ancak, bazı eksikliklere de değinmeden geçemiyor;

    "Çeyrek asır sonra Deniz Kuvvetleri Karargahı'na geldiğimde elbette köprülerin altından epey su akmıştı.

    Artık bizler donmayan kameralar ve kalemlere sahiptik; askerler de telsiz mikrofonu tanıyan, hatta kullanan foto film merkezlerine, halkla ilişkiler ofislerine…

    Yine de hala yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Medyanın askere, askerin medyaya mesafeli hali sürüyordu. Ve bu sıkıntılı ilişki, ülkeyi de etkileyen bir halkla ilişkiler sorunu olarak duruyordu.

    Son kara harekatını ele alalım; Irak sınırını aşan Genelkurmay'ın medyayı bilgilendirme açısından da kendi sınırlarını zorladığı bir harekata tanık olduk. 

    Her gün basına harekatın bir bilançosu sunuldu. Daha çok karşılıklı kayıp sayılarını içeren bu yazılı açıklamanın yanısıra medyanın ihtiyaç duyacağı fotoğraflar ve görüntüler de servise konuldu.

    Uydudan çekilmiş filmler, bombardıman görüntüleri, askerin koşullarına dair fotoğraflar, Genelkurmay'ın internet sitesi aracılığıyla anında devreye sokuldu.

    Böylece bütün televizyon haber bültenleri ve gazetelerin birinci sayfalırana damga vuruldu."


    Dündar, yazısında ister istemez, lafı dolaştırıp, artık Genelkurmay'ın kendi içinde tıpkıNATO'da ve Pentagon'da olduğu bir resmi sözcüye ihtiyacı olduğuna getiriyor. 

    İletişimin temel kuralı olan "Siz konuşmazsanız, sizin yerinize başkası konuşur"sözünü hatırlatıyor.

    * * *

    Unutmayın… medya kazası can almaz… itibar alır