• “Magazinden bizi uzak tutun”... Bu bir   slogan olabilir mi? Olsa da işe yarar mı?
  • Magazinin yarattığı mega cinnet üzerine sıkı   bir tartışma...
  • Ünlüler eskir, magazin eskimez...

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Levent Kırca, Timuçin Esen, Uğur Yücel üçlemesi Polonyalı Yönetmen Kiewslowski’nin üçlemeleri gibi değil...
 
Daha renkli  ama biraz da acıklı, anlatacağımız medya kazalarının üç ismi...

Üç sinema ve tiyatro oyuncusu geçtiğimiz hafta kameralara “alkollü” yakalandı.

Sonrasındaki olaylar ise alkollü yakalanmanın ötesinde medyada magazincilerin gazeteci olarak “davranış” şekillerinden, yakalananların “tepki verme” usullerine kadar geniş çaplı bir tartışma başlattı.

Tabii bu arada polisin Timuçin Esen’i “yerlere yatırıp kelepçelemesi” ve bunun kameraların önünde olması polisin kriz yönetmekten çok “Ben güzel kriz yaratırım abi” tarafını bizlere bir kez daha gösterdi.



Magazin ve medya tartışmalarında biraz karanlıkta kalan nokta şu:

Magazin muhabirleri ya da ünlülerin söylemekten hoşlandığı ve genellikle aşağılama ifadesi olarak kullandıkları "paparazilerin" büyük çoğunluğu bir gazete veya televizyon için çalışıyor.

Doğal olarak editörlerinden ve yöneticilerinden direktif alarak hareket ediyorlar.

Ama batıda da olduğu gibi paparazilerin herhangi bir kuruma bağlı olarak çalışmadığı durumlar da var.

Yani magazin ve ünlülerin hayatı herhangi bir kuruma bağlı olunmasa da haber değeri taşıyor.

Bu yüzden magazincileri suçlayıp, arkasındaki yöneticileri de eleştirenlerin “önüne gelen haber malzemesini değerlendirmede kayıtsız kalamayacaklarını” da akıllarında tutmaları gerekiyor.

Yıllarca magazin muhabirlerinin “baş kurbanı” olan bir dönemin ünlü playboyu Erdal Acar, vaziyete tersten bakarken, medya ilişkilerinin sırrına vakıf olduğunu da ele veriyor:

“Magazin basını işini yapıyor. Hukuksal açıdan, evinin dışı hariç kamuya açık alanda herkes görüntülenebilir. Onlara ‘magazin olmazsa halleri ne olur’ diye bir sorsanıza...”

Tabii durumu sadece “alan memnun, satan memnun” şeklinde açıklamak yeterli olmayacak.

Magazincilerin “sınırı aşması” ve üç ünlü ismi “taciz” noktasında zıvanadan çıkartması tamamıyla anlayışla karşılanacak bir durum değil.
Ama, magazin veya paparazi ile mücadaleyi “terörle mücadele” boyutuna getirmeye çalışmak da o derece gerçek dışı ve manasız.

Ünlü oyuncu Oktay Kaynarca’nın “şiddete karşı şiddetle” mücadele edilmesi çağrısı ve yapacakları yürüyüşteki atacağı sloganın “Magazinden bizi uzak tutun” olacağını açıklamasının da gerçekle “uzaktan yakından" bir ilişkisi olmadığını da önceden söyleyelim.

Kaynarca’nın farkında olduğu veya olmadığı unsur şu... Yürüyüşün haberinin de yine muhabirler tarafından yapılacak olması.

Kaynarca, “Biz magazinle var olmadık, magazin bizimle var olmuştur” diyor. Bunu da “yumurta ve tavuk” misali size hatırlatalım.


SONUÇ

Levent Kırca'nın o akşam alkollü olarak bir bayan arkadaşı ile yakalandığı görüntüler belki onun kızgınlık halindeki fotoğraflarıyla gazetelere düşmeyip örtbas edilebilirdi.

Ama, tıpkı Hakkı Yalçın’ın Takvim’deki köşesinde olduğu gibi bir gün dönüp dolaşıp yine haber olurdu.

Hakkı Yalçın, yıllar önce Kadir İnanır’ı Sevtap Parman ile Taksim’de bir otelde yakaladıktan sonra,  İnanır’ın “Bu gece 1-0 mağlubum, beni çekmeyin” dediği için görmezden gelmiş.

O günlerde görmezden geldiği bu olayı bu vesile ile yazmış oldu.

Tıpkı, Selahattin Duman’ın yıllar önce bir futbol maçı sonrasında duş almaya hazırlanırken, arkadan fotoğrafının çekilmesini anlattığı şu satırlardaki gibi:


*  *  *

"Soyunma odası... Herkes sivil...
Adem Baba kreasyonu...

Magazinciler eski futbolculardan birini ayarlamış, o genç kızlardan birini elindeki makinesi ile soyunma odasına sokturmuşlar...
O kız girene kadar herkes giyinmiş veya havlusuna sarınmış, ben hala Tarzan vaziyetindeyim....

Eski futbolculara
‘O pası neden vermedin, o topu nasıl kaçırdın...’ diye fırça atıyorum.
Kız da arkadan fotoğraflarımızı çekiyor.

Şu sıralarda
‘Bizim arkadaşlar bu kez sınırı aştı...’ diye günah çıkaran magazin şeflerinden biri benim cephe gerisini gösteren fotoğrafı almış...
Yönettiği magazin gazetesinde boydan boya yayınlamış...
...

Yine de bekliyorum....
O fotoğraf bir gün en olmadık yerde patlayıp karşıma çıkacak...”



*  *  *

Ünlü Sosyal Bilimci Prof. Dr. Ünsal Oskay magazini tarif ederken “Magazin hiçbir zaman eskimez” der.

Hatta Oskay, bir gün başına araba tamirhanesinde gelen bir olaydan örnek verir.

Yıllar önce çıkan Tan Gazetesi’nin bir sayfası, hocanın arabasının arkasında kalmış bir şekilde.

Çıraklardan birinin bir yıl önceki bu gazetenin sayfasını alıp, yine o günkü heyecanla okuması hocanın dikkatini çekmiş.

Ve oradan tezini yapıştırmış; magazin hiçbir zaman eskimez.

Gerçekten de magazin eskimiyor ama ünlüler eskiyebiliyor.

Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki magazincilerin yaptığı şeylerin olmadığını iddia edenlerin ise HabeTurk’ten Rahşan Gülşah’a kulak vermesini tavsiye ediyoruz:

“Dünyada bu işler böyle olmuyor diyenlere E! Channel’da yayınlanan ‘Streets of Hollywood’u izlemelerini öneririm.
BBC’de yayınlanan
‘Paparazzi:The Next Generation’ belgeseli daha da çarpıcı.

Orada öyle insanlar var ki, hiçbir gazeteye bağlı değiller ve ellerinde fotoğraf makineleriyle korkunç işlere imza atıyorlar.
Görseniz, bizimkileri alır başınızda gezdirirsiniz.

Polis de, magazinciler de, Timuçin de oturup biraz özeleştiri yapsa iyi olacak...”