• Ya krizdesin ya krizin eşiğinde
  • Sosyal medya “SOS” verdiğinde
  • “Mado” krizi ve Bakan Bayraktar’dan “yardım” hamlesi



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Kriz kapıyı bir kez çalmaya görsün. Yeterince “hazırlık” olmayınca el ayak nasıl da birbirine dolanır.
Şirketlerin de... Kişilerin de...

Bu hafta vereceğimiz iki örnek, gafil avlanmanın acı hikayeleri ile dolu.
 
Mado işletmesinin başına gelenlerle başlayalım. Beyoğlu Emek sinemasının yıkılmasını protesto eden ve aralarında sanatçıların da bulunduğu  göstericilere polisin biber gazıyla müdahale etmesi üzerine, bir kısmı Mado’ya sığınmaya çalışıyor. Ve iddia o ki Mado, gözleri biber gazından yanan göstericilere “ne su, ne de mendil” satıyor,  çalışanlar tarafından hiç de hoş karşılanmıyor.


Olay sosyal medyada o kadar hızlı yayılıyor ki ertesi gün konu köşe yazılarına taşınıyor ve Mado’yu protesto eden yorumlar yer alıyor.

Mado’nun “gafil avlanmış hali”nden sıyrılıp, bir açıklama yapması ise iki günü buluyor.
 
Mado açıklamasının bir yerinde “vicdansızlık” suçlamalarına karşı kendini şöyle savunuyor;

“Olay esnasındaki kamera kayıtları incelendiğinde yaşanan yoğun ve gerilimli kargaşanın içinde insani vazifelerini ön planda tutarak bina içerisinde bulunan ve şubemize sığınan vatandaşlarımıza su, kolonyalı mendil, limon servis edildiği net bir şekilde görülmektedir.”

İnternet sitesine koyduğu “Kamuoyuna Duyuru” başlıklı açıklamasında Mado, “masumiyetini” ispatlayabilmek için işletmedeki güvenlik kamerası kayıtlarından da bir bölüm ekliyor.
 
Bu görüntüleri paylaşmasının iletişim açısından son derece etkili olduğu kesin. Ancak, geç gelen tepki, ikna edici olmaktan uzak kalıyor.

Üstelik, görüntülerin bir kaç dakika ile sınırlı olması da inandırıcılığını olumsuz yönde etkiliyor. Görgü tanıklarının tepkileri doğal olarak daha inandırıcı bulunuyor ve daha çok ses getiriyor.

Bu arada, Redhack tarafından da Mado işletmesinin internet sitesi iki kez hackleniyor. Twitter ortamında ise Mado adına açılan sahte hesaplardan binbir çeşit tuhaf yorum ve hakaret de üretiliyor.

Mado cephesi böyle. Gelelim ikinci örneğimize.
 
İkinci örnek, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Pazar günkü Edirne ziyaretinde yaşanıyor.

Edirne Belediye Başkanlığı binasından çıkarken, üniversite öğrencisi olduğunu söyleyen ve kemoterapi gördüğü için saçları dökülen genç bir kız yaklaşıyor. Genç kız, Bakan’dan “yurtdışından getirtemediği ilaçlar” için yardım istiyor.

Bakan Bayraktar, bunun üzerine medyanın önünde cebinden çıkardığı parayı genç kızın hırkasının cebine koyuyor. “Al işte bu parayı. Başka ne yapacağım? Onları sen kendin al. Parayı al, cebinden düşürme” dedikten sonra yoluna devam ediyor.

Ardından, Bayraktar, belediyeye bir kaç yüz metre uzaklıktaki Selimiye Camii’ne geçerek öğle namazını kılıyor. Genç kız ise Bakan Bey’in namaz çıkışını bekliyor.
 
“Bir şey söyleyeceğim, kimseye zararım yok” diyerek Bakan’a seslenen genç kızı koruma polisleri tutuyor ama bakanın talimatı ile bırakılıyor. Bayraktar’ın yanına giden genç kız, cebine konan parayı bakan’a iade ettikten sonra, “Sadece yanlış anlaşıldım. Ben dilenci değilim, insanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” diyor ağlayarak.

Bakan’ın kızın kolunu tutarak, “Yardım edeyim kızım, ne istiyorsun” demesine rağmen elleriyle yüzünü kapatıp, hıçkırıklarla camiden ayrılıyor.

Ve bu görüntülerin ana haber bültenlerine düşmesiyle sosyal medya hızla çalkalanmaya başlıyor.


SONUÇ

Erdoğan Bayraktar’ın “sadece para vererek” duruma yüzeysel yaklaşımı tıpkı Mado krizi gibi sosyal medyada geniş yankı buldu, bulmaya da devam edecek gibi.

Bakan Bayraktar, Mado’dan daha hızlı davrandı. Önce medyaya “Yardım etmeye çalıştım” dedi, ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yazılı bir açıklama yapıldı;

"Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Edirne programı sırasında önünü kesen ve ağlayarak yardım isteyen kıza yardım etmiştir. Bayraktar, Edirne Valisi Hasan Duruer'e de bu konuyla ilgili olarak talimat vererek, konunun çözülmesini istedi.
 
Söz konusu öğrenciyi Valiliğe davet eden Hasan Duruer konuya çözüm bulmak için gerekenin yapılacağını ifade etmiştir. Sayın Bakanın yardım sözüne rağmen konunun basında: 'Bakanın cevabı öğrenciyi ağlatmıştır' şeklinde yer alması üzüntüyle karşılanmıştır. Kamuoyunun bilgisine sunulur."


Bakan’ın, yurtdışından getirtemediği kanser ilacı konusunda yardım isteyen genç kıza yaptığı “dilenci muamelesi” bütün açıklamaları gölgede bıraktı, akıllarda Bakan’ın genç kızın cebine para sokuşturması kaldı.

Mado ise Hürriyet yazarı Onur Baştürk’ün tanımıyla akıllara, “su bile vermeyen işletme” olarak kazındı.