• Hedefteyim, hedeftesin, hedefte
  • Dezenformasyon enformasyonu ne zaman döver?
  • BBC usulu ‘haber oturtma’



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Toz duman bir hafta…
Enformasyon…
Dezenformasyon…
“Aaa öyle değilmiş”, “Peki doğrusu neymiş” telaşıyla geçiverdi hafta.
 
Geriye “Penguen” yayıncılığı ile Yeni Şafak, Takvim, Star’ın birbirinden çarpıcı gazetecilik (!) hamleleri kaldı.

“CNN’e teşekkür” fotoğrafını Star Gazetesi’nin “New York’ta CNN’e protesto” diyerek tersten okuması gibi. Ya da Takvim’in “KKTC’de PKK Kampı” asparagas haberinin fotoğrafın “İletişim Fakültesi öğrencilerinin hazırladıkları kısa film sonrası, kostümleriyle çektirdikleri hatıra fotoğrafı” çıkması gibi.


Karşılıklı boykot edilen markalar, firmalar ve kişilerin listeleri de cabası.

İşte bu listelerden birini de twetter’daki ‘şahsi’ hesabından Türk Telekom Spor Faaliyetleri Müdürü M. Berat Alphan paylaştı.

100 yazar, yönetmen, oyuncu ve müzisyenin isminin yer aldığı “Kaygılıyız” başlıklı gazete ilanını paylaşan M. Berat Alphan, “Bu listeyi unutmamak gerek...” diye not düşmüştü.

Geçmiş zaman diliyle yazıyoruz zira “Unutmamak ne demek...” tepkileri üzerine Türk Telekom’un müdürü listeyi hızlaca sildi. Sildi ama ne çare.
 
600 bini aşkın takipçisi olan sanatçı Aylin Aslım, "Bu listeyi unutmayalım' diye paylaştığınız sanatçı listesi twitinizi neden az önce sildiniz sayın Turk Telekom Müdürü?” diye sordu.  Aylin Aslım’ın sorularını başka sorular takip da etti.

M. Berat Alphan’ın cevabı ise sosyal medya kullanımı konusunda önemli bir hususu da gündeme getirmemize vesile oldu. Alphan, “Yazdıklarım şahsi fikirlerimdir, asıl siz şu an beni hedef gösteriyorsunuz” diye çıkıştı tweeter üzerinden.

“Nefret dilinin sona ermesini, sanatçıların ve sanat eserlerinin hedef gösterilmemesini” isteyen sanatçıları hedeflerken, kendi hedef olmaktan dert yandı.

Ardından da ‘şahsi’ hesabını sadece onaylı takipçileri için erişilebilir kıldı;  “@BeratALPHAN adlı kişinin tweetleri gizlidir.”

 
SONUÇ

Çalışanlar kurumlarından bağımsız mıdır?

Kurumlarından bağımsız kendi adlarına sosyal medyada paylaşım yapmalı mıdır?
Nasıl yapmalıdır?
Bunun bir sınırı var mıdır?
Yapılan “şahsi” paylaşımlar, kurumun marka değerini etkiler mi?



Bugünlerde kurumların iletişim cephesinin en sıcak konusuna medya dünyasından bir örnek verelim. Örneğimiz BBC’den.

Gezi Parkı vakası nedeniyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek “ajan, vatan haini” gibi sıfatlarla “hedef” gösterdi, ardından Başbakan, Meclis Grup toplantısında adını vermeden veryansın etti gazeteci Selin Giritli’ye.

BBC Türkçe servisinde çalışan Selin Giritli, Gezi Parkı nedeniyle Kadıköy Yoğurtçu Parkı Forum konuşmalarından yaptığı haberler nedeniyle hedefteydi.

BBC Türkçe Bölüm Başkanı Murat Nişancıoğlu, hedef gösterildiğinden bu yana küfür, hakaret ve ölüm tehditleri alan gazeteci Selin Giritli için yaptığı açıklamada, “BBC’nin yayın ilkeleri”ni hatırlattı.
 
“Kıssadan hisse” misali Nişancıoğlu’nun açıklamasından aktaralım BBC çalışanlarının sosyal medya kullanım kurallarını;

 “BBC çalışanları sosyal medyayı kullanırken -izinli oldukları zamanlar ve özel paylaşımları da dahil olmak üzere- sınırsız özgürlüğe sahip değildirler. Onların nasıl hareket etmeleri gerektiğini belirleyen kurallara uymak zorundadırlar.

Bu kurallara göre bir BBC çalışanı sosyal medyayı kullanırken BBC değerlerine ve yayın ilkelerine uygun hareket etmelidir.”




Yazımızı, İngiliz Guardian Gazetesi’nin Selin Giritli üzerinden yaptığı bir Türk medyası eleştirisiyle bitirelim.

Constanze Letsch imzalı ve “Gazetecilerin kendilerini sansürlemeyi öğrendiği yer” başlıklı yazıda “Selin Gritli’nin hedef gösterilmesinin diğer gazetecilere de korku saldığına” dikkat çekilmiş.

Guardian’ın haberinde Türk gazetecilerin görüşlerine de başvurulmuş. Today's Zaman editörü Fatma Demirelli'nin söylediklerini “yorumsuz” aktaralım;

"... Gazeteciler şimdi kafalarında bir tür bölünme yaşıyor. Bir yandan haberi görüyorsunuz, ama öte yandan derhal kimsenin ayağına basmadan nasıl bu haberi yaparım diye düşünüyorsunuz. Otosansür bir otomatik refleks oldu.

… Gazeteciler şimdi, gerçekten birşeyler buluruz korkusuyla, araştırmaktan korkuyor"