İletişimin etkili ama bir o kadar da zorlu mecrası sosyal medya, kişileri de kurumları da sallamaya devam ediyor.

İşte, son günlerin iki çarpıcı vakası. İkisi de derslerle dolu ama almak isteyene.


Azime ACAR

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın attığı ve ama hemen ardından pişman olup sildiği twit’ten başlayalım. Daha doğrusu sildiğini zannettiği diyelim.
 
Çünkü, kendi hesabından sildiği twit, twitter alemi tarafından çoktan kayda alınıp paylaşılmıştı. Üstelik, bu kez de “sildiler” diyerek, bir tur daha dönmeye başlamıştı.

Neyse, biz atılıp, silinen twit’e dönelim.




Aileden sorumlu Bakanlık, yalnız yaşamın tüketimi nasıl arttırdığını güçlü görseller (!) ve rakamlarla kanıtladığı üç afişi Cumartesi günü paylaştı.

SONY’DEN STARBUCKS’A KADAR

Birisi, üzeri uluslararası markaların logolarının olduğu çıplak bebek görseliydi.

Markalar arasında kimler yok ki.

En dikkat çekici olan bebeğin alnındaki Microsoft Windows, yanağındaki Kodak, karnındaki McDonald’s, bir bacağındaki Sony, diğer bacağındaki Starbucks  logolarıydı. Ve, yalnız yaşayan bir kişinin, 4 kişinin aynı evi paylaşmasına göre bir buçuk kat daha fazla atık ürettiğini vurguluyordu.

Markalar neye göre seçilmiş derseniz, bakanlık bu konuda bir bilgi vermiyordu ama herhalde dünya üzerinde “en çok tüketilenler” seçilmeye çalışılmıştı.



Kadri Şençalar’ın çok sevilen bestesi “N’eyleyim sarayı / N’eyleyim köşkü?” ile verilen diğer görselde, yalnızlar, dünyaya çarpmak üzere olan bir meteora benzetiliyordu. 2020’de Avrupa’da bulunan hanelerin yüzde 40’ını yalnızların oluşturacağı dehşetine (!) dikkat çekiyordu. Ne alaka diye soruyorsanız, onu da bilemiyoruz.



ALLAH'IN EMRİ, BAKANLIĞIN BASKISIYLA

Gelelim, en çok tartışılan görsele.

IŞİD’in ürkütücü eylemlerini çağrıştıran, torbaya konmuş kesik kafalarla yalnızlar evliliğe ikna edilmeye çalışılıyordu.

“Tüketen tüketir” başlıklı bu afiş, yalnızların nasıl da her şeyi fazla tükettiklerinden dert yanıyordu. Bu görselin çalıntı olduğunu,  orjinalinin “tüketim çılgınlığını eleştirdiği” bilgisinin sosyal medyada paylaşılması da çok zaman almadı.

Türkiye’de kadınların yüzde 44’ü fiziksel veya cinsel şiddete, yüzde 44’ü ise duygusal şiddete maruz kalırken...

Üstelik, şiddeti en yakınındaki erkekler tarafından görürken...
Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmezken...
Çocuk gelinlerin dramı iç parçalarken...
Televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında her gün en az bir kadın dramı yayınlanırken...

Başında bir kadın olan bakanlığın, kadın cinayetleri kara lekesinden ülkeyi kurtarmak için ne yapacağı beklenirken...


 
Yalnızların tüketimi artırmasının önüne geçmek isteyen Bakanlık, yalnızlara karşı başlattığı savaşı sosyal medya karşısında çabuk kaybetti. Alelacele paylaşımları silip, şimdilik geri çekildi.



Tüm eleştirilere karşı ise bakanlık açıklama yapmazken, Pazar günü Bakan Ayşenur İslam’ın Başbakan Davutoğlu ile birlikte Şeyh Edibali türbesinde dua ettiği fotoğrafı paylaşıldı.

Bakan İslam’ın dualarının bekarlarla olduğunu ve önümüzdeki dönemde “Azıcık aşım, kaygısız başım”, “Bekarlık sultanlıktır” atasözlerimizin de sakıncalılar arasına gireceğini tahmin ediyoruz.

ŞİKAYET, PROTESTO, AĞIZ DALAŞI

“Kadın cinayetleri” ve “Sultan” demişken, Seda Sayan’dan söz etmeden olmaz.

İki eşini öldüren Sefer Çakmak’ı , Show TV’deki yeni programına çıkaran Seda Sayan, kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştırdığı için hedef tahtasındaydı. Kampanyalar başlatıldı, yürüyüşler yapıldı. RTÜK’e bir haftada üç bini aşkın şikayet yağdı.

Programın sponsoru Schafer de nasibini aldı. Telefon ve mail yağmuruna tutulan şirket,  acil tarafından açıklama yaptı;
“Programda hiçbir sorumluluğumuz olmamasına rağmen sponsorluğumuzu iptal ettiğimizi siz değerli müşterilerimize saygı ile duyururuz.”



“Böyle güler yüzlü bir katil görebilir misiniz?” diyen Seda Sayan’a karşı başlatılan kampanyanın etkili isimlerinden birisi CHP’li Aylin Nazlıaka idi.

Ertesi günkü programında “Bana dokunanı pişman ederim” diyerek, “Siz kimsiniz ki beni bitireceksiniz, siz o kadar azınlıksınız ki, musibetler siz dönün de kendinize bakın” diyen Kadırgalı Sayan, Nazlıaka’ya ve protestoculara epeyce saydırdı.

Ama, tam da bu arada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, twitter üzerinden Seda Sayan’ı “kadına yönelik olumsuz değe yargılarını pekiştiren, şiddeti meşrulaştıran söylem ve uygulamalarda bulunması” nedeniyle RTÜK’e şikayet ettiğini bildirdi.
 

GAZETECİDEN AYAR

Bu kez ayar verme sırası medyaya geçti, Ahmet Hakan, Hürriyet’teki köşesinde şu çağrıda bulundu;

“Şimdi senden aynı yiğitliği, sana Aylin hanımdan daha sert girişen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na karşı da sergilemeni bekliyoruz. Hadi Seda!

Yiğitsen, eli maşalıysan, kimseden korkmaz isen... Hadi vur lafını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na.
Azınlığa laf atmak kolay, bir de çoğunluğa bir laf diyiver hele. Hadi.. hadi ama....”


“Seda Sayan’ın programı kaldırılacak mı, RTÜK ne kadar ceza verecek” diye merakla beklenirken, RTÜK Başkanı Davut Durmuş, hafta sonu “iki kadının katilinin ekranlara çıkarılmasında bir ihlal görmediğini” açıkladı.

“Ben programı baştan sonra izledim bir şey yok. Şiddeti özendirme yok” diyen Durmuş’un Başkanı olduğu RTÜK, Yahudi soykırımını anlatan Oscar ödüllü “Piyanist” filmini yayınlayan Diyarbakır’daki Özgür Gün TV’ye “şiddet” nedeniyle uyarı cezası verdi.
 

PSİKİYATR YORUMU

Özetlersek, sosyal medya karşısında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı twiti sildi, sponsor Seda Sayan’ın programından çekildi.

Geriye kadın cinayetleri, aile bakanlığının asıl işlevi ve medyanın rolü tartışmaları kaldı.

Medyanın rolü üzerine Türk Psikiyatri Derneği’nden Prof. Dr. Şahika Yüksel’in yorumunu kulaklara küpe olması dileğiyle paylaşarak, tamamlayalım;

“Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yazılı ve görsel basına büyük görev düşmektedir. Medya, kadına yönelik şiddet ve tecavüz haberlerini kamuoyuna aktarırken, haber dilini doğru kullanmalı, etik değerlere uymalı, tecavüzün içerdiği şiddeti arka plana itmemeli ve tecavüzü erotize edici tutumlardan uzak durmalıdır.”